Page 95 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 95

94              KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI

                                    ٍ
                                            ِ
                                        ِ
                                                  ِ
                     اهُمِامْغَ مُوجْنَلَا ر َ فَكِ ةٌَلِيَِّلَ يفَ ...رتِاوتَمِ اهُنَتَمِ َةٌقِيُِرَطَ وُلِعِيُ
                                                     َ
                              ُ
                                  َ
                      َ ُ َ  َ ُ  َ  ْ      ٌ َ َ ُ َ ْ َ  ْ َ
             (Bineğin) sırtındaki boşluğu yağan yağmur dolduruyordu.
             Bulutların yıldızları örttüğü bir gecede. 67
             Deniz, gece, bitki ve zırh bir şeyleri örttüğü için kâfir ola-
         rak isimlendirilmiştir. Yine rüzgârın kabile kalıntılarını, çiftçi-
         nin tohumun üstünü örtmesi de k-f-r fiiliyle ifade edilmiştir.
         Bu fiilden türeyen ر َ فَكُتِ  fiili krala taç giydirme manasında da
                             � َ
                            َ
         kullanılmıştır. 68
                                                      ِ
                                           ِ

             Zırhına bürünen biri için de عرَّدَلَا وَأَ  ِ حِلاَسَلَا يفَ ر َ فَكِ  denildiği-
                                                         َ
                                        ِ
                                             ْ
                                                        َ
         ni belirtilerek kelimenin kök anlamına vurgu yapılmıştır. Ayrı-
                                                        ِ
         ca Hz. Peygamberden rivayet edilen بٌرضَيُ ًارَّا َ فَكِ يْدَعِبِ نعِ ِ جَرتِ  َ لاَّ  َ لاَّأَ
                                             ُ       ُ   ْ َ َ ُ  ْ  َ
         ضعِبِ بٌاقَرَّ مْكُضَعِبِ  / sakın ha benden sonra birbirinizin boynunu
                      ُ
              َ
         vuran kâfirlere dönüşmeyin’ hadisi ‘birbirinize karşı silahlarınızı
         ve zırhlarınızı kuşanmayın’ şeklinde de anlaşılmıştır. Bu fiilin
         mastarı ر ْ فَكِ şeklinde ilk harfi fethalı geldiğinde köy veya şehir
                   َ
                 ٌ
         manasına gelmektedir. Hz. Peygamberin ًار ْ فَكِ ًار ْ فَكِ مُاشَلَا نحَتَ ْ فَتََلَ  a-
                                                                 h
                                                  َ
                                                         َ
                                                      َ
                                                            َ َ َ ُ
                                                       ُ
         disi ile ِرَّوبَقِلَا  ُ لِّهَأَ ِرَّو ُ فَكُلَا  ُ لِّهَأَ hadisleri bu manaya işaret etmektedir.
                  ُ
                           ُ
                  ُ            ْ
         Aynı şekilde bu fiilin bir şeyleri örtmek manasına geldiğine
                                                                   69
         delil olarak Arapların كَايُاَطَخَ للّها ر َ فَكِ sözü delil gösterilmektedir.
                                  َ
                                        َ
                              َ
                                    ُ
                                       َ
             Kur’ân asıl anlamı itibariyle örtmek ve gizlemek manası-
         na gelen bu kelimeyi doğal bağlamından alarak ona dini bir
         hüviyet kazandırmıştır. Ancak bunu yaparken kelimeyi fıtri
         67  İbn Düreyd, Ebû Bekir Muhammed b. El-Hasen el-Ezdî, Cemheratü’l-Luğa,
             thk. Remzi Münir Ba‘lebekkî, (Beyrut: Dâru’l-İlm, 1987), II/786.
         68  Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Mahmud b. Amr Cârullah,  Esâsu’l-belâğa,  thk.
             Muhammed B. U. Es-Sûd, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1998), II/140.
         69  Fîruzâbâdî, Mecduddîn Ebû Tâhir,  Besâir  zevi’t-Temyîz  fî letâifi’l-Kitâbi’l-
             Azîz, thk. Muhammed Ali en-Neccâr, (Kahire: Lecnetü İyhâi Türâsi’l-İslâmî,
             1992), 4/361; el-Cevherî, Ebû Nasr İsmail b. Hammâd, es-Sıhâh tâcu’l-luğa,
             thk. Ahmed Abdülgafûr Attâr, (Beyrut: Dâru’l-İlm, 1987), II/807.
   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100