Page 316 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 316
KUR’AN KUR’AN-I KERİM’İN CEMİ VE TEFSİRİ 315
oluşudur. Bu nüshaların genelde sayfa ve miktar bakımından
hacimleri değişebiliyor. Bazıları Kur’an’ın üçte birini, bazıları
yüzde seksenini ihtiva edebiliyor. Aralarında Kur’an’ın tama-
mını içeren nüshalar da var. Ancak aralarından hemen hiçbir
farklılığın olmadığı, Kur’an’ın indiği dönemdeki saflıkta, duru-
lukta ve korunmuş olarak bize kadar intikal ettiği anlaşılıyor.
Bu nüshalarda nokta ve hareke sisteminin bulunmadığı
görülüyor. Bir kısmında görülen nokta ve harekelerin sonradan
noktalanmış ve harekelenmiş olduğu anlaşılıyor. Çünkü deri
üzerine yazılan eski nüshalar üzerine birtakım silme ve yeni-
den yazma imkânları vardı. İnce deriden oluşan eski nüshalar
ve üzerine yazılan yazılar, günümüzdeki kâğıttan ve kullanılan
mürekkepten farklı idi. Günümüzde kâğıt için “kırtas” kelime-
sini kullanıyoruz. Bu kelime Kur’an’da da “kırtas” şeklinde geçi-
yor. Dilimizdeki “kırtasiye” sözcüğü de Arapça “kırtas” kelime-
sinden türetilmiştir. Ancak Kuran’ın “kırtas” dediği şey muh-
temelen parşömen denilen ve rulo gibi katlanabilen yazı nes-
nelerini kastediyordu. Bugün bizim ürettiğimiz ve yaptığımız
selülozdan imal edilen kâğıt olmadığı kesindir. Çünkü bugün-
kü kullanılan kâğıt malzeme, o zaman daha henüz icat edil-
memişti. O dönemde yazı için ya işlenmiş ve inceltilmiş deri
malzeme ya da yoksul kişilerin kendisi için saklayabileceği bir
hurma yaprağı, taş parçası veya tahta olabiliyordu, sonra da kişi
isterse bu parçayı temize geçip kitap haline dönüştürebiliyordu.
İlk Mushaf örneklerinde bugün kullanılan hareke sistemi
ve noktalı harflerin birbirinden ayrılmasını sağlayan “icam” uy-
gulaması yoktu. Sonradan bu iki farklı uygulamanı ikisi için de
ilk Mushaf nüshalarındaki aynı nokta sisteminin icat edilme-
si ile birlikte hareke ve “i’cam” denen nokta siteminin birbirine