Page 303 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 303
302 KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
bir damganın/mührün muma damgasını vurma gibi olduğunu
ifade ederler. Dolayısıyla adına ister faal akıl isterseniz Cebra-
il deyin vahiy sürecinde filozoflarda da vahyiin gelişinde ak-
tif olan faal akıldır, aktif olan mum değil ona mührünü vuran
damgadır. Cebraile isterseniz Hristiyanlıktaki gibi “kutsal ruh”
deyin değişen sadece isimlerdir. Bir muma şeklini nasıl ki dam-
ga veriyor ve vuruyorsa peygamberin ruhuna, benliğine, hafıza-
sına da vahyi yüksek bir kudret indiriyor. Bu elbette peygam-
berin üstünlüğüne, kutsal aklına zarar veren bir kusur değil-
dir. Biliyorsunuz İslam felsefesinde bir tartışma konusu vardır.
Bilgiye erişme noktasında filozoflarla peygamberlerin süreçleri
farklı olduğu için Farabi’nin salt bu erişim noktasında filozof-
ların peygamberlerden üstün olduğunu iddia ettiği ve bunun
için de eleştiriler aldığı nakledilir. Bu konu felsefede bir tar-
tışma konusudur. Konumuz bu değil ancak salt bu örnek bile
bize İslam felsefesinde de peygamberlere kutsal aklın verildi-
ğinin kabul edildiğini ve onların vahyi alma şeklinin filozof-
lardan farklı olduğunu gösterir. Dolayısıyla vahiy olgusu İslam
felsefesinde de içten taşan bir olgu değil dıştan inen bir bildi-
rim sürecidir.
Biz insanlar kendi aklımızı kendimiz oluşturmuyoruz. Al-
lah bizi akıllı varlıklar olarak her birimizi farklı zekâ düzeyle-
rine sahip olarak yaratıyor. Yüce Allah peygamberleri de kut-
si akılla yaratıyor, dolayısıyla onlara faal akılla irtibata geçip
yine faal akıldan vahyin onlara geldiğini ifade ediyorlar. Do-
layısıyla İslam filozoflarının vahiy anlayışlarından da Musta-
fa Öztürk’ün iddia ettiği sonucun çıkmayacağı kanaatindeyim.
Vahyin peygamberden ve onun kalbinden kaynaklandığı iddi-
ası Hristiyanlık dinindeki vahiy anlayışına benzer. Hristiyan-
lıkta kutsal olan İsa’dır, İsa Tanrının oğludur ve onun kendisi