Page 299 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 299
298 KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
sıfırlanması söz konusudur. Kur’an-ı Kerim’de buna dair çok
sayıda ayet vardır. Mesela her akşam yatsı namazından sonra
okunan Bakara suresinin son iki ayetinde “Rabb’inden kendi-
sine indirilene peygamber de müminler de iman ettiler.” Deni-
yor. Demek ki inen vahye önce peygamber iman ediyor, sonra
da müminler iman ediyorlar. Yine başka ayetlerde müşrikle-
rin Peygamberimizden vahye dair değişiklik istedikleri belirtil-
mektedir. “De ki ben onu kendiliğimden asla değiştiremem ben sa-
dece bana vahyedilene uyarım” (Yunus, 15) Peygamber de bir yö-
nüyle mümin ve inen ayetlere uymakla mükelleftir. “Eğer o pey-
gamber bizim indirdiğimiz vahiye kendinden katmalar, eklemeler
yapsaydı biz onu kuvvetle yakalar, şah damarından keser, atardık.
Hiçbiriniz de onu kurtaramazdınız” (Hakka, 44-46) diyor. Bu
ayetlere göre Hz. Peygamber’in vahye kendinden en ufak bir
müdahalesi söz konusu olamaz. Hz. Peygamber’in hayatı bo-
yunca Kur’an’la karışma riski olmasın diye hadisleri yazdırma-
dığını biliyoruz. Bütün bunlar elçilik ve vahyin sistematiğinin
farklı olduğunu gösteriyor.
İslam geleneğinde Kur’an-ı Kerim’in ceminden bahseder-
ken cemin iki türlü olduğunu kabul ediyoruz. Burada tabii bi-
raz cem kavramı üzerinde de durmamız ve kavramsal analiz-
ler yapmamız gerektiği kanaatindeyim. Arapça “cem” kavramı
sözlük anlamı itibariyle “toplama” demektir. Günümüzde cem
derken Kur’an-ı Kerim’in bir metin olarak derlenişini ve top-
lanarak bir araya getirilişini anlıyoruz. Burada cem ile ayetlerin
iki kapak arasına alınarak sayfalanmasını yani Mushaf haline
gelişini anlıyoruz. Oysa Kur’an-ı Kerim’de cem derken onun
Hz. Peygamber’in hafızasında, zihninde toplanması, yani bir
tür şifahi olarak hıfzı kastedilir. Dolayısıyla cemin ikinci anla-
mı da ayetlerin ezberlenmesi, zihinde, hafızada toplanması ve