Page 302 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 302
KUR’AN KUR’AN-I KERİM’İN CEMİ VE TEFSİRİ 301
dini konular ve meseleler hakkındaki düşüncelerini araştırma-
ya, okumaya ve anlamaya çaba gösterdim. Felsefi tefsir ile ilgili
makaleler ve eserler yazdım. Dolayısıyla felsefi tefsir çalışmış
biri olarak gerek Farabi gerekse İbn-i Sina’nın vahiy anlayışı-
nın yukarıda ifade edilen iddialar için elverişli olmadığı kana-
atindeyim. İslam filozofları vahiy ve peygamberi algılarken ve
vahiy olgusunu ve nübüvvetin ispatı meselesini açıklarken me-
seleyi akılları tasnif ile ilişkilendirirler. Akılları sıralarken bil-
kuvve akıl yani potansiyel akıl, bilfiil akıl yani etken, aktif hale
gelen akıl, müstefad akıl gibi sıralamalar yaparlar. Bu akıllar
tasnifinde bir de en üst mertebedeki “kutsi akıl” yani kutsal akıl
diye bir akıldan bahsediyorlar. Onlara göre bu kutsi akılı da
Hazreti Peygamber’e veya peygamberlere özgü bir kutsal akıl
olarak kabul ediyorlar. Bu bağlamda kelamda peygamberlerin
sıfatları ile ilgili olarak sayılan sıfatlar arasındaki fetanet sıfa-
tına benzer şekilde peygamberlerin çok zeki olduklarını, kutsi
akıl sahibi peygamberlerin insanların en zekisi olduğunu kabul
ederler. Normal insanların kıyas ve akıl yürütme konusunda bi-
rinci öncül ve ikinci öncülden sonra sonuca ulaştıklarını ve kı-
yasın bu şekilde işlediğini kabul ederler. Örnek olarak “Bütün
insanlar ölümlüdür, Aristo insandır, Aristo ölümlüdür” diye kı-
yas yapılır. İslam filozofları peygamberlerin böyle değil, birinci
öncülden sonuca ulaştıklarını, kutsi akıl ile hemen sonuca ulaş-
tıklarını ifade ederler. Bunu da hads olarak adlandırırlar. İslam
filozofları bizim Cebrail diye isimlendirdiğimiz vahiy meleği-
ni faal akıl olarak adlandırırlar. Peygamberlerin faal akılla ir-
tibata, ittisala geçme özelliklerinin olduğunu ve faal hakla ir-
tibata geçerek vahiy aldıklarını ifade ederler. Vahiy esnasında
faal akılla ittisala geçme, irtibata geçme noktasındaki bu süreci
anlatırken peygamberin faal akıldan gelen bilgiyi/vahyi alışını