Page 108 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 108

KUR’ÂN’IN KELİME SEÇİMİNDEKİ TİTİZLİĞİ     107

          b. Semin isimli Yahudi’nin evine ulaşılır ve zırh orada bulunur.
          Bunun üzerine Zeyd b. Semin zırhı kendisine Ta‘me’nin ver-
          diğini söyler. Buna da orada bulunan Yahudiler şahitlik ederler.
          Bunun üzerine Züfer kabilesinin ileri gelenleri konunun Hz.
          Peygambere arz edilmesini isterler. Hz. Peygamberin yanına
          gelince Züfer kabilesinin ileri gelenleri Ta‘me’nin ve kabilele-
          rinin bu olaydan aklanmasını, Yahudi’nin de cezalandırılması-
          nı isterler. Hz. Peygamber tam Yahudi’yi cezalandıracağı sırada
          bu ayetler iner ve Ta‘me’nin zırhı çaldığı ortaya çıkar. Bunun
          üzerine Ta‘me’nin Medine’den kaçtığı ve irtidat ettiği rivayet
                128
          edilir.  İbnu’l-Cevzî ayette dalâlet kelimesinin küçük düşür-
          me manasında kullanıldığını iddia eder.

                                                            ِ
                                                   �
                                      ِ
              b- Aptallık, cahillik:  َ نِوُلِقِعِتِ اونْوكُتِ مَْلِ َ فََا ً�اريِّثْكِ ًلاَِبَ ِ جَ مْكُنَمِ  َ لِّضَْا دَقَِلَوَ /
                                                   َ
                                                                 ْ َ
                                                               َ
                                       َ
                                          ُ ُ َ
                                                          ُ ْ
                                       ْ      ْ          ْ          َ
          Nitekim o şeytan sizden nicelerini saptırdı. Hiç aklınızı kullanmı-
                         129
          yor muydunuz?”  İbnü’l-Cevzî ayette ‘idlâl’ kelimesinin aklet-
          menin zıddı bağlamında kullanılmasını bu manaya bir delil ola-
          rak görmektedir. Fahruddin Râzî, ayetteki ‘idlâl/saptırma’nın
          şeytanın, asıl gaye olan Allah’a ibadetten alıkoyması olarak tef-
          sir etmiştir. 130
              c- Hüsran ve ziyan: نيِِّبَمِ  ٍ لٍلاَضْ يفََلَ انْابِأَ نِإِ/Şüphesiz babamız
                                                   َ
                                          َ
                                   ٌ
                                   131
          apaçık bir yanılgı içerisinde  Hz. Yakub’un çocuklarının baba-
          ları hakkında söyledikleri bu söz de dalalet kelimesinin kulla-
          nıldığı yerlerden biridir. Müfessirler burada çocuklarının, Hz.
          Yakub’un, Hz. Yusuf ’a olan aşırı sevgisinden dolayı doğru dü-
          128  Hâkim en-Nisâburî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillah,  el-Müstedrek
              ala’s-Sahîhayn,  thk. Mustafa Abdülkadir Atâ, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-
              İlmiyye, 1990), IV, 426; Zemahşerî, Keşşâf, I, 523.
          129  Yâsin, 36/62.
          130 Râzî, Mefâtîh, XXVI, 301.
          131  Yusuf, 12/8.
   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112   113