Page 106 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 106

KUR’ÂN’IN KELİME SEÇİMİNDEKİ TİTİZLİĞİ     105

          her türlü ayrılma dalalet olarak isimlendirilir. Bu yüzden bu
          kelime peygamberlere de kâfirlere de nisbet edilmiştir. Her ne
          kadar bu ikisi arasında çok büyük farklar olsa da ًلاَّا ٓ ضْ كَدَجَوَوَ
                                                              َ َ َ َ َ َ
                                                          121
          ۖىدَهُ َ فَ/ Seni yol bilmez halde bulup yol göstermedi mi   ayetinde
            ٰ َ
                                                             ِ ِ
                                                         �
                                             �
                                                  ِ
          Hz. Peygamber hakkında ve yine  ِ مْيُدَقِْلَا كَلَ َ لاَضْ يفََلَ كَنْا  � للّهاتِ اوُلَاَقَ/
                                              َ
                                                 َ
                                                     َ
                                                                َ
                                                           َ َ
                                                                    122
          Yanındakiler ise, “Vallahi sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.
          Ayetinde de Hz. Yakup hakkında bir niteleme olarak zikre-
                   123
          dilmiştir.  Ancak Peygamberlere isnad edilen dalâlet unutma,
          hata ve yanılma manalarındadır.
              Dalalet farklı bir bakış açısıyla ikiye ayrılmıştır:
              2.1. Nazari bilgilerde dalalet
              Bu tür dalâlet zihni veya kalbi fiil olarak kabul edilen iman
          ve kabullenme yönünden kişinin doğru yolu bilmemesidir.
                                                   ِ
                               ِ
                           ِ
                                    � ِ
                                         �
             �
                                              � ِ ِ ٓ
          ًادَيِّعِبِ ًلاَّ َ لاَضْ  َ لِّضْ دَقِ َ فَ ِرخَٰ ْ لاَّا مُويِّْلَاوَ هِلِسُرَّوَ هِِبَتَكِوَ هِتَكُئَٰلِمِوَ  � للّهاِبِ ر ُ فَكُيُ نمِوَ/ Allah’ı,
                     َ ْ َ
                                               َ
                                                        ْ
                                          ُ ُ
                  َ
                                                 َ َ
                                                         َ ْ َ َ
             َ
                                ْ َ َ
                                      ُ ُ َ
                                            َ
                                                       ْ
          meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr
                                    124
          eden kimse iyice sapıtmıştır.”  Ayetinde ifade edilen dalâlet bu
          türdendir. Burada dalâlet kavramı küfür kavramının anlam ala-
          nı içerisinde mana bulmuştur.
              2.2. Ameli ilimlerde dalalet
              Bu tür dalâlet kişinin iman ettiği halde ibadetlerden oluşan
          şer’î hükümleri bilmemesidir. 125
          121  Duhâ, 93/7.
          122  Yusuf, 12/95.
          123  Râğıb el-İsfehânî, Ebu’l-Kasım el-Huseyn b. Abdillâh, el-Müfradât fi ğarîbi’l-
              Kur’ân, thk. Safvân Adnân ed-Dâvûdî, (Beyrut: Dâru’l-Kalem, 1412/1992),
              509.
          124  Nisa, 4/136.
          125  Râğıb el-İsfehânî, Müfradât, 510.
   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111