Page 417 - islam
P. 417
392 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
muhtaç dede, nerde kaldı gayriye himmet ede” şeklinde dini
yönden donanımsız olanların, başkalarına mürşitlik yapma-
larının veballi bir iş olması dolayısıyla uygun görülmemek-
tedir.
Dini eğitim Türkiye’de, dini eğitim veren resmi kurumların ve
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görev ve sorumluluğun-
da bulunmaktadır. Şayet bir eksiklik ve yetersizlik var ise bu
program ve kurumların ıslah edilmeleri gerekmektedir. Aksi
halde ehil olmayan kimselerin yönlendirdiği kitleler arasında
din, birleştirici, kaynaştırıcı özelliği yanında göreceli bir du-
ruma düşerek evrensel karakterini de kaybeder.
Tasavvuf ehli olduğunu iddia edenlerin dini eğitim faaliyet-
lerinde karşılaşılan iki tür uygulama sonuçları itibariyle dini
ve milli geleceğimiz açısından bazı sakıncaları beraberinde
getirmektedir. Bunlardan birincisi mürşit konumunda oldu-
ğunu iddia edenlerin dini bilgi yönünden yetersizliği konusu-
dur. İkincisi ise bu tür mürşitlerden bilim aldığını zanneden
dini bilgi ihtiyacı içinde olan kimselerdir. İşin düşündürücü
başka bir boyutu ise dini bilgi ihtiyacı içerisinde olanların
doğrudan mürşide ulaşamadan mürşit ile arasında vasıta
olan kimselerden bu eksikleri gidermesi hususudur. Zira ta-
savvufi hayata ilk adım atan kişi, kitaba dayalı bilgilendirme
yerine sözlü geleneklerin irşat hizmeti olarak sunulması do-
layısıyla, kendisine vesile olan kişiyi rehber edinmekte, gerek
din, gerek tasavvuf, gerekse mürşidi ve içinde bulunduğu
kurum hakkında gerekli ilk ve önemli bilgileri bu kimseden
öğrenmektedir. Oysa bu vesile/vasıta olan kişi de çok kısa bir
süre önce bir başka yeni müridin elinden tutması sonucu bu
dünya ile tanışmıştır. Böylece büyük ölçüde rivayetlerle süs-
lenmiş kulak dolgusu dini bilgilere dayalı, sadece bu kişilerin
bildikleri ve anlattıkları ile sınırlı İslam’ın evrensel nitelikli
mutlak doğrularının ve geleneksel uygulamalarının dışında
yeni bir din anlayışı ve uygulaması ortaya çıkmaktadır.