Page 415 - islam
P. 415
390 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
merkez yapmasından sonra Anadolu’da kurumsal hâle gelen
Türk devleti süratle medreselerini açarak kuvvetli bir kültür
faaliyeti oluşturmuştur. Sünni Müslümanlık ile tasavvuf ara-
sında kurulan ilişkiler sonucu mutasavvıflar da medrese eği-
timi almıştır. İslam tarihinde tasavvufun Sünni Müslümanlık-
la uzlaşmasının en önemli siyasi sonuçlarından birisi de Şiili-
ğin nüfuzunun kırılması olmuştur. Ancak medresenin etkisin-
den uzak kalan, ulaşımı zor veya yerleşik düzene geçememiş
gruplar arasında İslam öncesi ve yerli dinlerle karışmış inanç
ve uygulamalar devam imkânı bulmuştur.
Tarikatlar, içinde bulundukları toplumun tipine göre bir
sosyal fonksiyon icra etmiştir. Siyasi ve sosyal istikrarsızlık
zamanlarında tarikatlar arasında ve tarikatın kendi içinde
bazı karışıklıklar yaşanmış, değişimin ve ayrılıkların olduğu
gözlenmiştir. Toplumun bir bütün olarak huzur ve sükûna
kavuştuğu zamanlarda, gençlerin de onlara bağlılık hissettiği
verimli bir kurum hâline gelmişlerdir.
Tarikatlar, on beşinci yüzyıldan sonra kurulu düzenin bir par-
çası hâline gelmiş veya bu görünümü almış, din adamları gibi
iktidar ile ikili ilişkilere girmiş, devletin çeşitli kademelerin-
de varlıklarını hissettirmiştir. Sosyalleşme yani yeni nesille-
re toplumun davranış normlarını yerleştirme işi tarikatların
âdeta ihtisas alanı hâline gelmiştir. On dokuzuncu yüzyılın
ikinci yarısından sonra toplumdaki genel bozulmanın yansı-
maları tasavvuf alanında ve tarikatlarda da kendini doğrudan
veya dolaylı olarak göstermiştir.
Günümüzde tarikatların gerek söylem gerekse kurumsal
kimlikleri itibarıyla tarihteki görev/amaç ve kimliklerini ne
kadar muhafaza edebildikleri tartışılır bir husustur. Kurum-
sal birer olgu olarak kendilerini dinî alanlarda ve konularda
ne kadar etkin ve yetkin hissettikleri bilim insanları ve ehl-i
tasavvuf olmayan kişiler tarafından eleştiri konusu yapılmak-
tadır. Ayrıca onların kendi aralarında bir uyumdan da söz