Page 140 - Microsoft Word - orjinal
P. 140

140                     øSLÂM HUKUK FELSEFESø

                  20
                                    21
           muútur.  Müellefe-i Kulûb;  Hz. Peygamberin, imanlarının zayıflı÷ı
           veya kendi halkı içinde yüksek mevkiye sahip olmalarını dikkate ala-
           rak veya kötülüklerini bertaraf etmek amacıyla øslâm’a ısındırmak için
           kendilerine zekâttan pay verdi÷i kimselerdir. 22
              Hz. Ömer, bu açık Kur’an hükmüne ra÷men müellefe-i kulûb’un
           zekât hissesini iptal etmiú ve  úöyle demiútir: “Bu Allah Resulünün,
           øslâm’a ısındırmak için size verdi÷i bir úeydi. Artık Allah øslâm’ı kuv-
           vetlendirmiú ve  deste÷inizi gerekli olmaktan çıkarmıútır. Artık ya
                                                     23
           Müslüman olarak kalırsınız  ya da savaúırız.”  “Kimsenin  øslâm’a
           girmesi için bir úey vermeyiz. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.” 24
              Bu örnekte nass, øslâm davetinin zarureti ve baúarısının gereklili-
           ÷ine dayandırılmıútır. øslâm’ın güçlenmesinden sonra söz konusu illet
           ortadan kalkmıú, bunun  üzerine Hz.  Ömer, bu illete dayandırılan
           nassı(n hükmünü) ortadan kaldırmıútır.
              b. Boúama
              Bir kimse hanımını bir mecliste üç kere boúarsa, Hz. Peygamber
           (s.a.s) ve Hz. Ebû Bekir dönemi ile Hz. Ömer’in halifeli÷inin ilk yılla-
           rında, bu bir boúama sayılıyordu. Hz. Peygamber’in sünneti böyley-
             25
           di,  bundan sonra icmâ da bu úekilde oluúmuútu.
              Buna ra÷men Hz. Ömer, bu úekilde yapılan boúamanın bâin talâk
           kabul edilmesini, yani söylendi÷i gibi üç talâk kabul edilmesini em-
           retmiútir. Çünkü Hz. Ömer, insanların bu iúi hafife aldı÷ını ve bir ke-
           rede üç talâkla boúamanın ço÷aldı÷ını görmüú ve onları cezalandırıp,
           bu alıúkanlıktan men etmeyi amaçlamıútır.
              Hz. Ömer’in kendi zamanında güzel gördü÷ü bu uygulamayı, fa-
           kihlerin bazıları, kendi zamanlarında uygun görmemiútir. Tam tersine,

             dır. er-Râzi,  Mefâtihu’l-Gayb,  IV, s. 460-464; es-Suyûtî el-Mahallî,   Tefsiru
             Celaleyn, c. I, s.222.
           20  Tevbe 7/60.
           21  øsimleri için bkz. øbn Kuteybe, el-Meârif, s. 149.
           22  Bu konudaki mezheplerin farklı görüúleri ve tafsilatlı bilgi için bkz. øbn Hümmâm,
             Fethu’l-Kadîr, c. II, s.145;  øbn Qudâme,  eú-ùerhu’l-Kebir, c. II, s. 696 vd.; en-
             Nevevî, el-Mecmu‘ ùerhu’l-Mühezzeb, c. VI, s.197 vd.
           23  øbn Hümmâm, Fethu’l-Kadir, a.y.
           24  el-Beyhakî rivâyet etmiútir. Bkz. en-Nevevî, Mecmu‘, a.y.
           25  Bkz. en-Nevevî, ùerhu Sahih-i Muslim, c.  X, s.70
   135   136   137   138   139   140   141   142   143   144   145