Page 119 - Microsoft Word - orjinal
P. 119

SUBHø RECEB MAHMESÂNÎ                119

                                 140
           el-Eúbâh ve’n-Nezâir’de  ve Mecelle’nin 8. maddesinde “Asıl olan
           beraet-i zimmettir” kâidesi yer almaktadır. Buna göre insanın, bir úeyi
           yerine getirmekle zorunlu tutulması ancak  úer‘î  delile dayanan bir
           sebep ile olur.
              2. Tahsis edilinceye kadar umumun istishâbı: Bunun anlamı
           úudur: Umum ifade eden bir nassın hükmü, tahsis yoluyla sınırlandı-
           rıldı÷ını gösteren baúka bir nass varit oluncaya kadar, kapsadı÷ı úeyle-
           rin tamamı için geçerlidir. Umum ifade eden hükümden, ancak özel
           bir delil ile istisnâ yapılabilir.
              3. Nesh edilinceye kadar nassın istishâbı: Bir nass veya baúka
           bir delil ile nesh edilmedikçe, nassa itibar edilmeye devam edilmesi
           gerekir.
              4. Vasıf istishâbı.  Buna  aksi sâbit oluncaya kadar  úer‘an sâbit
           olan bir vasfın veya geçmiúte mevcut olan durumun úimdiki halde de
           mevcut olması istishabı da denir. Bunun anlamı, geçmiúte varlı÷ı veya
           yoklu÷u sâbit olan bir úeyin, de÷iúti÷i sâbit oluncaya kadar, aynı hal
           üzere kalmasına hükmedilmesidir. Bu, el-Eúbâh ve’n-Nezâir adlı eser-
                               141
           de yer alan küllî kâide  ile “Bir úeyin bulundu÷u hal üzere kalması
           asıldır” úeklindeki Mecelle’nin beúinci maddesine dayanmaktadır. Bir
                                   142
           baúka ifadeyle, Mecâmi‘de  ve Mecelle’nin 10. maddesinde zikredil-
           di÷i úekilde “Bir zamanda sabit olan úeyin, aksine bir delil bulunma-
           dı÷ı sürece aynı úekilde devam etti÷ine hükmedilir. Bu sebeple bir
           úeyin, birine ait oldu÷u sabit olmuúsa, bunu ortadan kaldıran bir úey
           bulunmadı÷ı  sürece o malın, o kiúinin mülkiyetinde devam  etti÷ine
           hükmedilir.” 143

              Bu tür istishâbın delil olmasının dayana÷ı hususunda, Hanefî ve
           ùâfiî mezhepleri arasında görüú ayrılı÷ı vardır. ùâfiî mezhebinde, de-
           ÷iúimin ispat edilmemesi, geçmiú halin devamı için bir delil olarak
           kabul edilmektedir. Hanefi  mezhebinde ise, de÷iúimin ispat edilme-
           mesi, geçmiú halin devamı için delil olmayıp, bilakis de÷iúiklik iddia-

          140  es-Suyûtî, el-Eúbâh ve’n-Nezâir, Kahire 1936, s. 39; øbn Nuceym, el-Eúbâh ve’n-
             Nezâir, Kahire 1322/1904., s. 23.
          141  es-Suyûtî, el-Eúbâh, s. 37; øbn Nuceym, el-Eúbâh, s. 23.
          142  Güzelhisari, Menâfi, s. 330.
          143  Ayrıca bkz. Mecelle, md. 1683.
   114   115   116   117   118   119   120   121   122   123   124