Page 116 - Microsoft Word - orjinal
P. 116
116 øSLÂM HUKUK FELSEFESø
mamıú, bir bakıma dînî deliller maslahatı úu ya da bu úekilde açıkla-
mamıú ise, o takdirde bunları inceleme ve gerekçe göstermenin cevazı
konusunda sorgulama yapabiliriz.
ømam Mâlik maslahatın câiz oldu÷unu, baúka bir ifadeyle hüküm-
lerin maslahata dayandırılmasının øslâm hukukunun delillerinden biri
olarak kabul edilebilece÷ini söylemiú ve bu yeni delili mürsel masla-
131
hat (kamu yararı) olarak isimlendirmiútir. Çünkü söz konusu mas-
lahatlar, herhangi bir nassta yer almadı÷ından mürsel olarak de÷er-
lendirilmiútir. Bu metotla hükmün gerekçesini açıklama, onu úerîatın
genel uygulamalarına uygun bir mana ile irtibatlandırmaktır. Bir baúka
deyiúle, kamu yararı ve úerîatın maksadına uygun makul bir manaya
itibar etmek ve üzerine bu mananın gerekli kıldı÷ı hükmü bina etmek-
tir.
Bu yeni delili kabulün üç úartı bulunmaktadır:
a) Mesele, maslahatın bulundu÷u rasyonel olarak anlaúılabilecek
olan muâmelât alanında olmalı, taabbudî kısımdan olmamalıdır.
b) Maslahat, dinî delillerden birine karúıt olmayacak biçimde dînin
ruhuna uygun olmalıdır.
c) Maslahat, zarûriyyât veya hâciyyât kısmından olmalı,
kemâliyyât kısmından olmamalıdır. Zarûriyyât ile dinin, canın, aklın,
neslin ve malın korunması kastedilir. Hâciyyât, hayatın düzenli bir
úekilde yürütülebilmesi için gerekli olan ihtiyaçlarla ilgilidir.
Kemâliyyât ise, hayatı süsleyen ve güzelleútiren úeylerdir.
Mürsel maslahata dayalı bazı örnekler úunlardır:
1. Devletin egemenli÷ini korumak ve askeri harcamaları karúıla-
mak amacıyla zenginlere vergi konmuútur.
2. Bir malı veya bedelini elde etmek amacıyla suç iúleyen kiúi,
kendisinden bu malın alınmasıyla cezalandırılır.
3. Kâfirler savaúta ilerlerken Müslüman esirleri önlerine koyarak
kalkan yapmaları halinde, onların ilerlemelerini durdurmak ve bir
bütün olarak Müslümanların yararını korumak için zorunluluk arz
131 eú-ùâtıbî, el-ø‘tisâm, c. II, s. 95-116; el-Gazâlî, el-Mustasfâ, c. I, s. 139-144; Ibn
Ferhûn, øbrahim ibn Muhammed, Tebsiretü’l-Hükkâm, Kahire 1302/1884, c. II, s.
117.