Page 111 - Microsoft Word - orjinal
P. 111

SUBHø RECEB MAHMESÂNÎ                111

           mantıkî esaslara dayanmakta; sırf arzu ve heves üzerine inúâ edilen
           görüúlerden ayrılmaktadır.


              VI- Di÷er Dînî/Hukukî Deliller

              A. Adâlet ve Mutlak Hayr
              Geçen bölümde, øslâm bilginlerinin ço÷unlu÷unun ittifak ettikleri
           deliller açıklanmıútı. Orada,  øslâm hukukunun ilk kayna÷ının nass
           (Kur'an ve Sünnet) oldu÷u ve onu, içtihada dayalı görüúlerin takip
           etti÷i izah edilmiúti.

              Nass, ister Kitap’ta, ister Sünnet’te olsun, di÷er delillerden önce-
           liklidir. Bu  konuda  mezhepler arasında görüú ayrılı÷ı yoktur. Nass
           bulunmadı÷ında, içtihada dayalı görüúe müracaat edilir ve önce müç-
           tehitlerin herhangi bir asırda üzerinde ittifak ettikleri icmâ, di÷erlerine
           tercih edilir. Bundan sonra, açıklanan sınır ve  úartlar çerçevesinde,
           kıyas üzerine bina edilen görüú gelir.

              Aynı úekilde daha önce, hadislerin kabul úartları ile icmâ ve kıya-
           sın úartları konusunda fakihler arasında görüú ayrılıklarının ortaya
           çıkmaya baúladı÷ı açıklanmıútı. Fakat zikretti÷imiz dört delilin bu-
           lunmadı÷ı durumlardaki ihtilâf, bundan çok daha  úiddetlidir. Çünkü
           âlimlerden bir kısmı, di÷erlerinin kabul etmedi÷i istihsan, mürsel mas-
           lahat, istishâb gibi yeni delilleri kabul etmiútir.
              Bu yeni delillerin hepsi, esasta, re’y, akıl yürütme, hükümlerin il-
           letlerini ö÷renme ve toplumsal hayatın gerektirdi÷i maslahata uyma,
                                                   114
           “mümkün oldu÷unca mutlak hayrı gözetme”,  adâlet ve insafın em-
           retti÷i úeylere tâbi olmaya yöneliktir.
              Gerçek adâlet ve insaf øslâm hukukunun esasını teúkil eder. Çünkü
           o ilahi bir  hukuk olup, hükümleri din ve ahlak kurallarını, iktisadi
           iúlemlerin temel kurallarını içermektedir. Dolayısıyla bu hükümlerin
           birbiriyle iç içe olması ve birbirinden etkilenmesi do÷aldır. Aynı úe-
           kilde bunların usûlü ve delilleri ile bunların incelenmesinin bir bütün-
           lük arz etmesi de tabiîdir. Bu hükümler nefislere öylesine nüfuz eder


          114  ed-Dihlevî,  ùah Veliyyullah Ahmed b. Abdürrahim, Huccetullah’il-Bâli÷a, 1352/
             1933, c. I, s. 17.
   106   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116