Page 112 - Microsoft Word - orjinal
P. 112

112                     øSLÂM HUKUK FELSEFESø

           ki onlara ba÷lanma Allah’ın ve insanların rızasını korumayı gözetecek
           derecede kuvvetli hale gelir.
              Bütün bunlardan dolayı adâlet ve ihsan bir âyette toplanmıú ve
           “muhakkak Allah adâleti ve ihsanı (do÷ru iúleri en güzel úekilde yap-
                                         115
           mayı) emreder...” buyurulmuútur.  Bu ikisi birlikte yürümüú ve ne-
           redeyse eúanlamlı bir hale gelmiútir. Kiúinin kardeúine zarar verme-
           mesi, kendi için istemedi÷ini kardeúi için de istememesi, adâletin ge-
           re÷i olmuútur. Samimiyet ve do÷ruluk, muâmelâtın gereklerinden;
           ihsan, hoúgörü, mühlet verme ve benzeri hasletler de hakkı elde etme-
           nin gerekli unsurlarından olmuútur. 116
              Bu nedenle, fakihlerin içtihatlarında úerîatın ruhuna sarılmalarında
           ve bir ideal  olarak beúeri hukukun ulaúamadı÷ı, ne kadar geliúse ve
           yükselse de asla ulaúamayaca÷ı gerçek adâletin arkasında koúmaların-
           da úaúılacak bir úey yoktur.
              Adâlet prensibi (aequitas, equity), hem Roma hem de øngiliz hu-
           kuk tarihinde eski ça÷larda önemli rol oynamıútır. Romalı baúhâkim
           Praetor ve (adâlet ve  eúitlik kurallarını uygulayan)  øngiliz Yüksek
           Mahkemeleri (Chancery Courts) hâkimleri, hayatın gereklerine ve hak
           prensibine uygun olarak eski kanunları de÷iútirmiú, tadil etmiú ve nok-
           sanlarını tamamlamıúlardır. 117
              Bu bölümde, fıkıh usûlünün geri kalan delillerinden önemlileri
           üzerinde kısaca durulacak; hükümlerin de÷iúmesi, içtihadın farklılaú-
           ması ise bir sonraki bölüme bırakılacaktır.

              B. østihsan
              ømam-ı Azâm Ebû Hanîfe ve ona tâbi olanlar, daha önce zikredil-
           di÷i gibi içtihada dayalı görüúün alanını geniúletmiúlerdir. Bunun so-
           nucunda, kıyasa sarılmıúlar, onu delil olarak kullanmakta  mübala÷a
           etmiúlerdir. Hatta kıyası, hakkında nass olsun olmasın bütün hükümler
           için ölçü kabul etmiúlerdir.
              Bir konuda kitap, sünnet ve icmâ gibi kıyastan daha kuvvetli bir



          115  Nahl 16/90.
          116  el-Gazâlî, øhyâ, c. II, s. 66-75.
          117  “Aequitas correctio legis generaliter latae, qua parte deficit”.
   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117