Page 62 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 62

MEAL ÇALIŞMALARI, KİTAP VE SUHUF KAVRAMLARI     61

          kalıp mıydı? Bak bunu bilmiyoruz. İkames-sala ve îtae’z-zeka
          bir kullanım kalıbı mıydı? Yoksa lügat anlamda dosdoğru kıl-
          mak ya da zekâtı vermek anlamında mı? Bu bunu kesin bilmi-
          yoruz. Ama benim gördüğüm kadarıyla böyle bir şey var. Yani
          bir kalıp anlamı gözüküyor.

              Bu mübareklik gibi bir kısım kavramların maneviyat açı-
          sından değerlendirilmesi konusunu önemsiyorum.  Vaktiyle
          güzel bir adam tanıdım. İşin ruhuyla, maneviyatla, gönül gü-
          zelliğiyle alakalı hoş sohbetler yapardı. Bundan dolayı da biraz
          mesneviye merak saldım. Şu anda on sekiz bininci beyitlerde-
          yiz, bir grup olarak okuyup değerlendiriyoruz. Gördük ki, bu
          akılcılığın zararını ya da katılığını tasavvuf biraz yumuşatmış.
          Ama hangi tasavvuf? İnsanın böyle bir ihtiyacı var, yani bir
          kutsallığa, bir mübarekliğe, bir manevi anlamda aşkın bir varlık
          ya da içkin varlıkla ilişki kurarak huzur bulmaya ihtiyacı var. O
          bakımdan yani biraz bu manada, zahiri anlamda namaz, oruç,
          hac, zekât, işte kurallar, kanunlar derken, ne bileyim bir ilahi-
          yatçı olarak bir teheccüde kalkmanın, Allah’la baş başa kalma-
          nın, biraz manevi ilişki içinde olmanın, ne bileyim “her işte bir
          hayır vardır” demenin farklı bir manevi huzuru oluyor. Yaşımız
          elliyi, altmışı geçince ya her şeyin kafamıza göre olmadığını
          görünce, “Allah’ın dediği oluyor” duygusunu hissediyoruz.

              Mehmet Salih Tanrıbuyruğu diye bir hoca varmış İzmir’de.
          Bizim bir hocamız ölümünden bir gün önce ziyaretine gitmiş.
          Doksan dört yaşında ölmüş. Demiş ki: “Hoca! Her şeyi çöz-
          düm. Allah, peygamber, kitap, cennet, cehennem. Hiç proble-
          mim kalmadı, hep Allah’ın dediği oluyormuş.” Evet, her zaman
          Allah’ın dediği oluyor. Ben  gençlere  genelde bunu demiyo-
          rum. Gençlerin kırk-elli yaşına kadar yaparım, ederim, kırarım,
   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66   67