Page 332 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 332
KUR’AN KUR’AN-I KERİM’İN CEMİ VE TEFSİRİ 331
gibi geliyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim üslup olarak yer yer Mekki
surelerde biraz şiire yaklaşıyor. Yer yer Medeni surelerde nes-
re yaklaşıyor ama yapı olarak bu iki türden de tamamen farklı
bir yapısı var. Yani Kur’an sözlü kültüre özgü özellikler taşıyor
ve kendine özgü özellikler içeriyor. Hitabeler şeklinde nazil ol-
duğunu dikkate alırsak bu hitabelerin de arka arakaya birbirine
eklendiğinde hızlı geçişler ve hitap değişimleri olabiliyor. Ko-
nuşma dili ile yazı dili arasındaki en önemli fark da budur. Hi-
tabette ben şu anda konuşurken pat diye başka bir mevzuya ge-
çebiliyorum, ama bunu düz yazıya dökünce mecburen birtakım
uyarlamalar ve düzenlemeler yapmak gerekiyor. Bahsettiği-
niz Kıyamet suresindeki durum da buna benziyor. Dolayısıyla
konu kıyametten hemen vahyin inişine geçebiliyor. Taha sure-
sindeki ayet de benim bu yorumumu destekliyor. Çünkü orada
da aynı uyarı tekrar ediliyor ve Kur’an sana vahyedilirken ace-
le etme bitmesini bekle diye vurgulanıyor. Dolayısıyla ben her
iki suredeki uyarının bu ayetler birlikte düşünüldüğünde Haz-
reti Peygamber’in acelesine işaret ettiği kanaatindeyim. Ahi-
ret ahvaline dair bir insanın durumu ile ilgili biz sana okuya-
cağız, acele etme şeklindeki yoruma gelince, ona dair Kur’an-ı
Kerim’de başka ifadeler ve sahneler var. Mesela bir ayette “On-
lara amel defterini veririz. O da alır, bakar. Sonra “Bu nasıl bir
kitap hiçbir şeyi eksik bırakmamış. Büyük küçük ne varsa hepsi-
ni yazmış, dökmüş” der.” (Kehf, 49) Demek ki orada yaptıkları-
nın tamamı hazır ve kayıtlı, kendisi de bakıp görüyor ve oku-
yor. Birisi ona sen dur ben okuyayım demiyor. Kendi bakıyor
ve söylüyor. Yine başka bazı ifadeler var ki mesela bir yerde
“Kıyamet gününde Allah onlara konuşmaz, yüzüne bakmaz ve
muhatap da almaz, temize de çıkarmaz.” diyor. Türkçede “git-
tim adam yüzüme bile bakmadı” deriz ya aynen ona benziyor.