Page 396 - islam
P. 396
Allah Katındaki Din: İSLAM 371
aşktan söz edilmeye başlanmıştır. Tasavvuf ehlinin aşktan
kaynaklanan aşırılıklarını, Kur’an ve Sünnet ekseninde çö-
zümlemeye çalışan Müslüman bilim adamları, onları anla-
makta güçlük çekmişlerdir. Bazı araştırmacılar bu tarihten
sonra tasavvuf ile Ehl-i Sünnet akide arasında ayrışmaların
başladığını iddia etmiştir. Aşkın cezbesine kapılan tasavvuf
ehlinden, “fena” (Allah’da yokluk) anlayışının gereği olarak,
kendilerinin beşerî sıfatlardan sıyrılarak Allah’ın sıfatlarını
kazandıklarını iddia edenler olmuştur. Bu dönemin önemli
şahsiyetlerinden Cüneyd-i Bağdadi (ölm. 297/909) tasavvu-
fu; “Allah’ın seni, senliğinden öldürmesi ve kendisinde yaşatma-
sı” olarak tarif etmiştir. Bu dönemde tasavvuf, züht ile birlikte
mistik veya tamamen züht alanından mistik hayata doğru bir
evrim yaşamış, Hz. Peygamber’in gerçek takipçilerinin sufiler
olduğu iddia edilmeye başlanmıştır.
Hoca Ahmet Yesevi (ölm.562/1166) Türk-İslam tarihinde,
en önemli mutasavvıflardan biri olarak bilinmektedir. Orta
Asya’da Ehl-i Sünnet İslam’ın ve tasavvuf geleneğinin yay-
gın ve etkin hâle gelmesinde onun rolü olduğu kabul edilir.
Hatta tasavvufun Türkler arasında bir hayat tarzına dönüş-
mesinde, İslam’ın Orta Asya, Anadolu ve Balkanlar’da yayıl-
masında onun yetiştirdiği insanların, gönül erlerinin payı
olduğu, Hacı Bektaş Veli, (ölm. 669/1271) Sarı Saltuk (ölm.
697/1297), Yunus Emre, (ölm. 720/1321), Hacı Bayram Veli
(ölm. 883/1430) gibi önemli şahsiyetlerin o ocakta yetiştiği
veya feyiz aldığı söylenir.
İslam tasavvufunun en önemli şahsiyetlerinden birisi İmam
Gazali’dir (ölm. 505/1111). Onunla tasavvuf tarihinde belli
bir kırılma yaşanmış, o bir taraftan Ehl-i Sünnet Müslümanlı-
ğın bütün esaslarını kabul ederken diğer taraftan dinin kuru
bir iman ikrarından ve ibadetleri yerine getirmekten ibaret
olmadığını düşünmüştür. Ona göre tasavvuf, dinin hakikatle-
rine nüfuz edebilmek için tutulacak en iyi yoldur. Ancak ta-
savvufun kendine mahsus ayrı bir hakikatler âlemi mevcut