Page 232 - Microsoft Word - orjinal
P. 232
232 øSLÂM HUKUK FELSEFESø
cı, úahidim yok dedikten sonra, úahit getirecek olsa veya úu kiúiden
baúka úahidim yok dedikten sonra, baúka bir úahit getirecek olsa, kabul
edilmez” hükmüdür. 230
økinci görüúømam Mâlik’in görüúüdür. ømam Mâlik, daha önce
delili oldu÷unu bilmemesi úartıyla davacı, davalının yemininden son-
ra, iddiasını ispat için delil getirebilece÷ini söyler. Ancak delili oldu-
÷unu bildi÷i halde, davalıya yemin teklif edip, o da yemin ettikten
sonra, delil getirmeye kalkıúırsa bu kabul edilmez. Çünkü delilinin
hükmü, yemin verdirme ile düúmüú olur. Bu, aynı zamanda ømam el-
Gazâlî gibi bazı ùâfiî bilginlerin de kabul ettikleri görüútür.
Üçüncü ve son görüúe göre yemin, hukukî nizaı sona erdirir ve
davalının yemininden sonra davacının úâhidi dinlenmez. Çünkü ye-
min, davacının hakkını düúürür; düúen hak üzerine delil ikame etmek
ise kabul edilmez. Aynı úekilde, “davacı delil getirdi÷inde, do÷rulu÷u
ortaya çıkıp bundan sonra davalının yeminine itibar edilmedi÷i gibi,
davalı da yemin edince, do÷rulu÷u ortaya çıkar ve yemininden sonra
davacının deliline bakılmaz”. Bu görüúü, Zâhiriyye mezhebine men-
sup bilginler ile øbn Ebî Leylâ, Ebû Ubeyd gibi bilginler kabul etmiú-
lerdir.
Bu son görüú, modern hukuk sistemleri tarafından da benimsen-
231
miútir. Fransa Medeni Kanunu'nda yemin, hukukî nizaı sona erdir-
mek; yargılamayı sona erdirmek ve tekrar tekrar dava açılmasına bir
sınırlama getirmek için baúvurulan kesin bir delil kabul edilmiútir.
Fransız hukukçuları ve yargı mensuplarının ço÷u, yemini, iki tarafı da
ba÷layan, sulh gibi bir çeúit kazâî akit olarak yorumlamıúlardır. 232
tecviz ederken bunun hilafına görüú beyan etmiútir. ømâm Muhammed de, el-
Hassaf’ın rivayetine göre, Ebû Yûsuf’un görüúündedir. et-Tahâvî ise ømâm Mu-
hammed’in ømâm-ı Âzam’ın görüúünü paylaútı÷ını rivâyet etmiútir. Bkz. Netâicu’l-
Efkâr, øbn Hümmâm’ın ùerh-u Fethu’l-Kadir’ine tekmile, c. VI, s.153-155.
230 Md. 1753. Bu ømâm Muhammed’in görüúüne uygun düúmekte ancak ømâm-ı
Âzam’ın görüúüyle ters düúmektedir. Ali Haydar, Mecelle’nin 1753. maddesini
úerhederken bu hususu, el-Fetâva’l-Velvâliciyye ve di÷erlerinden nakletmiútir. Aynı
úekilde Osmanlı Muhakeme Usûlü Kanunu’nun 83. ve 85. maddelerinde davacının
úâhitlerinin isimlerini ve sayılarını belirlemeyi úart koúmuútur.
231 Md. 1363.
232 Bazıları bu yorumu tenkit etmiútir. Mesela bkz. Glasson, Tissier, Traité théorique
de procédure civile, Paris 1925-36, c. II, n. 696 ve c. III, n. 736.