Page 210 - Microsoft Word - orjinal
P. 210
210 øSLÂM HUKUK FELSEFESø
kiúi, vârislerinden birine bir mal hibe etse ve daha sonra ölse, di÷er
vârisler malı ölüm hastalı÷ında iken hibe etti÷ini, hibe edilen de sa÷-
lıklı iken hibe etti÷ini iddia etseler; bu durumda kendisine hibe edile-
nin delili tercih olunur.” maddesi bina edilmiútir. Yani hibe edilen kiúi
sözünü ispatlamakla yükümlüdür; e÷er bunu yapamazsa, hibenin
ölümcül hastalık anında yani yakın zamanda yapıldı÷ı kabul edilerek
hüküm buna göre verilir. Bu durumda hibe, ancak di÷er vârisler razı
olursa geçerli olur (md. 879). 136
Tabii ki bütün bu hususlar, tercih sebebi açık olan meseleler hak-
kındadır. Di÷er durumlarda, örne÷in tarafların delillerinin birbiriyle
çeliúti÷i hallerde, üç seçenekten biri tercih edilir: Ya her iki delille
amel edilir, ya her biri di÷erini çürütür ve ikisi de terk edilir, ya da
aralarında kura ile tercih yapılır. Mezhepler bu ve benzeri di÷er ayrın-
137
tılarda ihtilaf etmiúlerdir. Genel prensiplere iliúkin konunun dıúına
çıkmamak için bu hususla ilgili detaylara girilmeyecektir.
øslâm hukuku kitaplarına baktı÷ımızda, delillerin tercihi nazariye-
sinin, “delil, davacının üzerinedir” genel kâidesine dayandı÷ını görü-
rüz. Ancak fakihler, bunun üzerine geniú ve ayrıntılı tartıúmalar yap-
mıú, pek çok örnekler ortaya koymuúlardır. Bütün bu tartıúmalar ne-
silden nesile aktarılan genel kurallar manzumesini ortaya çıkarmıú ve
Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’deki yerini almıútır. Kısaca söylemek ge-
rekirse, bütün bunların neticesinde, davanın görülmesi hususunda
hâkimin hürriyetine sınırlamalar getiren bir takım karmaúık hükümler
ve kurallar ortaya çıkmıútır. ùayet hâkim, delillerin tercihine iliúkin
kurallara ba÷lı kalmaksızın sadece “delil yükümlülü÷ü davacının üze-
rinedir” hadisiyle sınırlandırılmıú ve bu hadîsin ilmî meselelere tatbiki
onun takdir ve öngörüsüne bırakılmıú olsaydı, sonuç sünnetin ruhuna
daha yakın düúer; hakka, adâlete ulaúmak daha kolay olurdu.
Belli baúlı ispat yolları ve úer‘î deliller üçtür: ikrar, beyyine (delil)
136 Hanefî mezhebinde bu kâidenin istisnaları vardır. Bunların en önemlisi el-Eúbâh’ta
geçmektedir: “Yargıç azledildikten sonra bir adama; ‘senden bin lira alarak Zeyd’e
vermeye hükmettim’ dese, bunun üzerine adam; ‘sen benden bu parayı haksız yere
aldın,’ dese; fiil sonradan olmakla ve en yakın vakti olan azledildi÷i vakte izafe
edilmesi gerekmekle birlikte, yargıcın sözü geçerlidir. Bazı Hanefi bilginler bunu
söylemiú, es-Serahsî de bu görüúü tercih etmiútir.” Bkz. øbn Nuceym, ay.
137 Bkz. øbn Receb, Kavâid, s. 363-364.