Page 164 - Microsoft Word - orjinal
P. 164

164                     øSLÂM HUKUK FELSEFESø

           Mu÷ni’de el-Hindî’den  nakletti÷i âdetin tanımı úöyledir: “Sa÷lıklı
           düúünen kiúilerce makbul  karúılanan, gönüllere  yerleúen ve tekrar
                                    113
           edile gelen uygulamalardır.”  Âdetler, ya bütün ülkelerin uyguladı÷ı
           ve genel kabul görmüú, ya da bir ülke halkının veya  bazı nesillerin
           uyguladı÷ı özel nitelikli uygulamalardır. Her iki durumda da âdet,
           hukuken muteberdir. Bu sebeple küllî kâideler arasında âdet
           muhakkemdir prensibine yer verilmiútir. Kâdî Hüseyin  (ö.
                    114
           462/1069)  âdeti fıkhın dayandı÷ı dört  esastan biri  olarak tanımla-
           mıútır. 115  Mecelle bu kâideyi nakletmiú ve  úöyle açıklamıútır: “Âdet
           muhakkemdir. Yani âdet genel olsun, özel olsun, dinî bir hükmü ispat
           için hakem kılınır.” 116
              ùer‘î konularda âdetin hakem kılınmasının delili, fakihlerin kazâî
           uygulamalara dayanan icmâıdır. Yaygın olan bir haberde; “Müslüman-
           ların güzel buldu÷u úey, Allah katında da güzeldir” denilmektedir. 117
           Aynı úekilde el-Buhârî, Hz. Ömer  zamanında Kadı ùureyh’ın doku-
           macılara; “aranızdaki âdetleriniz geçerlidir” dedi÷ini rivâyet etmekte-
           dir. 118
              Bundan baúka fıkıh kitapları âdetin hakem kılınması konusunda
           baúka küllî kâideler de içermektedir ki bunların hepsini Mecelle nak-
           letmektedir. Titizlikle oluúturulmuú, sözleri etkili ve manası açık söz
           konusu kâideler úunlardır:
                                                                   119
              1. "ønsanların âdeti, amel edilmesi gereken bir delildir."  Bu
           kâide, Mecâmi‘de Telvih’den naklen yer almaktadır. 120
                                                              121
              2. “Örf tarafından tanınan úey, úart kılınmıú gibidir.”  Bu kâide
           el-Fetâvâ'z-Zahîriyye’den alınmıútır. Baúka fıkıh kitaplarında bu  ku-

           113  øbn Nuceym, el-Eúbâh, s. 38.
           114  Tam adı, Ebû Ali el-Hüseyin b. Muhammed b. Ahmed el-Merverrudî’dir. Bkz. øbn
             Hallikan, Vefâyât, c. I, s.145).
           115  es-Subkî’nin  Cemu’l-Cevâmi‘de nakletti÷i gibi. Bkz. el-Mahallî,  ùerhu Cemu’l-
             Cevâmi‘, (el-Bennânî Haúiyesi ile birlikte), Kahire 1354/1935, c. II, s.373.
           116  Mecelle, md. 36.
           117  Buna daha önce atıfta bulunulmuútu. Bazı Hanefîlerin ileri sürdü÷ü úekliyle, bu söz
             hadis-i úerif olmayıp, Abdullah øbn Mes‘ûd’un beyanıdır.
           118  el-Aynî, Umdetü’l-Kârî, c. XII, s.16
           119  “Nâsın istimali bir hüccettir ki onunla amel vâcip olur” (md. 38).
           120  Güzelhisari, Menâfi, s. 308.
           121  “Örfen ma’rûf olan úey, úart kılınmıú gibidir” (md. 43).
   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169