Page 104 - Microsoft Word - orjinal
P. 104

104                     øSLÂM HUKUK FELSEFESø

              B. øcmâın Manası ve ùartları
              Fakihlerin ço÷una göre icmâ, bir asırdaki Müslüman müçtehitlerin
           bir hüküm üzerinde ittifak etmeleridir. Bu yüzden onların nezdinde tek
           baúına Medine halkının  ameli, yeterli de÷ildir. ømam Mâlik bunun
           aksi görüútedir. Ona göre "Medine, hicret ve sahâbe yurdudur. Medi-
           neliler vahyi ve Hz. Peygamberin  durumunu en iyi bilenlerdir. Bu
           yüzden onların icmâlarıyla yalnız baúına amel edilebilir. Zira  Hz.
           Peygamber úöyle buyurmuútur: “Medine pası yok edip temizini ortaya
           çıkaran körük gibidir…  øúte Medine böyle  körü÷ün demirin pasını
           giderdi÷i gibi insanların kötüsünü giderir." 84
              Tercih edilen görüúe göre, icmâın sahâbeden sadır olması gerek-
           mez; sahâbe dıúındakilerin icmâı da makbuldür. Ahmet b. Hanbel ve
           Dâvûd ez-Zâhirî bu konuda âlimlerin ço÷unlu÷una muhalefet etmiú ve
           "icmâ sadece sahâbeye mahsustur, onların dıúında kimse icmâ yapa-
           maz" demiúlerdir. 85
              Son olarak, tercih edilen  görüúte, sadece dört halifenin bir konu
           üzerine ittifak etmiú olmaları ile icmâ meydana gelmez. Ancak onların
           ittifakla kabul ettikleri bir görüúe baúka biri muhalefet etmezse icmâ
           meydana gelmiú olur. Kadı Ebû Hazım  el-Hanefî ve iki rivâyetten
           birine göre Ahmed øbn Hanbel farklı görüú ileri sürmüúler ve “benim
                                                  86
           ve Raúid halifelerimin sünnetine tâbi olun”  hadisini delil getirerek,
           dört halifenin yaptı÷ı icmâı kabul etmiúlerdir.
              øcmâ; ya açıktan görüú ortaya koymak ya da susarak (sükûtî) ger-
           çekleúir. Herhangi bir müçtehit bir konuda fetvâ verir de, o asırda
           yaúayan di÷er müçtehitler bunu bildikleri halde reddetmezlerse,  bu
           durumda Sükûtî icmâ gerçekleúmiú olur. Hanefî mezhebi bilginlerinin
           ço÷unlu÷u sükûtî icmâı delil kabul etmiúlerdir. Fakat eú-ùâfiî bunu
           reddetmiú ve delil olarak kabul etmemiútir. el-Âmidî; “Sükûtî icmâ
           zannî olup delili kesinlik arz etmez” diyerek orta bir yol seçmiútir. 87


           84  Bkz. el-Muvattâ ve úerhi Tenviru'l-Havâlik, c. II, s. 201-202; el-Aynî, Umdetu’l-
             Kârî, c.X, s. 245; en-Nevevî, ùerhu Sahih-i Müslim, c. IX, s. 153.
           85  øbn Kayyım, ø‘lâmu’l -Muvakkı‘în, c. I, s. 24; øbn Hazm, el-øhkâm, c. IV, s. 147.
           86  Ahmet b. Hanbel, et-Tirmizî ve Ebû Davud es-Sicistanî’nin rivâyet etti÷i hadisten
             bir parca
           87  el-Âmidî, el-øhkâm, c. I, s. 130.
   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108   109