Page 339 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 339
338 KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
kitabının Türkçesinde açık seçik şöyle diyor: Hazreti Muham-
med sahtekâr bir insan değildi. Samimi bir insandı. Fakat şuur
altından şuur üstüne geleni o, Allah’tan gelen vahiy olarak yo-
rumladı. Bunda samimiydi. Ancak vahiy olarak yorumladı-
ğı şey, onun şuur altında olanın şuur üstüne çıkmasından baş-
ka bir şey değildi. Onun şuuraltı dediği şey ise aslında Arap
kültürüdür.
Prof. Dr. Ahmet Hikmet EROĞLU: Watt’ın esas demek
istediği şey Hazreti Muhammed Tevrat’tan ve İncil’den bir şey-
ler naklettiği için Peygamberdir. Ondan sonra Kur’an-ı Kerim
tanrı sözüdür. Neden? Çünkü Tevrat’tan ve İncil’den aynı şey-
ler, aynı nakiller vardır. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’de bir ila-
hi kelam olan kısım, daha doğrusu vahiy mahsulü şeyler, bir de
peygamberin kendiliğinden söylediği şeyler vardır. Yani onlara
uymayan kısım Peygamber’in kendi Arap Kültüründen getir-
diği şeyler. Bu tamamen çok net bir şekilde Katolik Kilisesi’nin
kapsamacı yaklaşımının İslam dinine uygulanmış şeklidir. Ben
bunu Watt burada söz konusu oldu diye söylüyorum. Asıl size
söylemek istediğim konu daha doğrusu anlamak istediğim si-
zin anlatımınızdan şöyle bir şey vardı Peygamber lafzen nak-
letti diyorsunuz. Bazen de anlamadı diyorsunuz. Hatta daha da
ileri gidip bazen de yanlış anladı diyorsunuz. O zaman sizin bu
söyleminizi hadisler hakkında dile getirilenler gibi mi düşüne-
ceğiz? Buradan ciddi bir problem çıkar.
Prof. Dr. Mesut OKUMUŞ: Aslında Kur’an ilahi koruma
altında olduğu için, Peygamber hayatta olduğu sürece tama-
men ilahi gözetim ve kontrol altında olduğu için hemen mü-
dahale edip, düzeltiliyor. Nitekim Hz. Peygamber’in yanlış ka-
rarlarını düzelttiğine dair ayetler var. Mesela Allah Teâla bir