Page 407 - islam
P. 407
g- Tarikatlar
Tarikat lügatte Allah’a ulaşan yol anlamına gelmektedir. Şe-
riat genel, tarikat ise ona göre özeldir. Tasavvuf alanında yol
almak isteyen bir müridin belli bir disiplin çerçevesinde ha-
reket ederek dinin özüne varmak suretiyle Allah’ın rızasını,
dolayısıyla dünya ve ahiret saadetini kazanmasını hedefler.
Sufi doktrinindeki inanışların maddi bir teşkilat varlığına bü-
rünmesi tarikatları doğurmuştur. Tarikat kurucularının çoğu
hayatta iken teşkilatlı birliktelik meydana getirmiş değildir.
Bu teşkilatlar çoğunlukla şeyhin ölümü üzerine, taraftarları-
nın bir arada kalabilme istek ve ihtiyacından doğmuştur. Tari-
katlar, tarikatın piri sayılan şahsiyetin ölümünden sonra mü-
ritleri veya kendi yerine geçen kimseler tarafından kurulmuş,
zamanla gelenekleri teşekkül etmiştir.
İslam tasavvufunda tarikata girmek/yola girmek, sufi metot-
larıyla Allah’a yaklaşmayı seçmek anlamına gelir. Tarikat, kâ-
mil insanı yetiştirmek ve İslam’ı yaymak hususunda izlenen
tarz ve usullerin sistemleşmiş hâli olarak da tarif edilir. Kurum
olarak tarikat bir gönüllüler hareketi olup, Allah’ın rızasını ka-
zanmak maksadıyla insanların, kendi istekleriyle/ arzularıyla
bir rehber öncülüğünde eğitime tabi tutuldukları yer şeklinde
kabul edilir. Bundan dolayı bütün sufi teorisyenler, mürşitsiz
hakikate ulaşmanın imkânsız olduğu kanaatinde birleşirler.
Tasavvuf her şeyden önce bir nefis ve ruh terbiyesi işi olduğu
için kendini eğitilmeye muhtaç hisseden insan, eğitecek birini,