Page 405 - islam
P. 405

380  Prof. Dr. Mustafa ERDEM


           olduğu belirtilen ruhun, insanın yaratma işlemi tamamlan-
           dıktan sonra dışarıdan ona üfürüldüğü açıkça ifade edilmiştir
           (Hicr, 15/29; Enbiyâ, 21/91; Secde, 32/9; Sa’d, 38/72).
           Ruha ait bilgiler duyu organlarıyla kavranabilecek şeyler de-
           ğildir. Akıl, ilmî bilginin kaynağı olmakla birlikte duyu organ-
           larının toplayabildiği bilgileri kullanmaktadır. Eşyanın sade-
           ce  görüntüsünü  vermekte,  görüntünün  arkasındaki  gerçeği
           yakalayamamaktadır. Eşyanın özüne (maddi görünüşten so-
           yutlanmış yani zaman ve mekân kayıtlarından sıyrılmış hâli)
           nüfuz edebilmenin akıldan başka bir yolu olması gerekir ki
           bu da sezgidir. İlahiyat alanında varlıkların mistik bir vahdete
           kavuşmaları söz konusudur ki, burada sezgi bizim normal ha-
           yatta akıl yoluyla elde ettiğimiz bilgiden farklı olabilir.

           Mistik bilgi bir tür ruh hâli olarak, duyu organlarıyla ve on-
           ların verilerini kullanan akılla elde edilemeyen, sufinin yaşa-
           dıkları  ve  gördükleri  deruni/içsel  tecrübesine  ait  şeylerdir.
           Bu yüzden mistik tecrübenin olduğu gibi anlatılması teorik
           bakımdan  imkânsızdır.  Fakat  sufi  sezgiyi/yaşadığı  hâli  ve
           gördüklerini diğer insanlarla ortak bir dil kullanarak anlat-
           mak durumundadır.
           Tasavvufi hayatta sezgi ile bazen zevk de denilen ve hemen
           hemen bütün mistiklerde görülen vecd arasında çok yakın bir
           ilişki bulunmaktadır. “Vecd”, kişinin kendisini kaybettiği bir
           çeşit sarhoşluk hâlidir. Başka bir ifade ile kişinin kendinden
           geçmesi, arkasından ayılmasıdır ki bu bizim bildiğimiz dün-
           yaya dönmekten başka bir şeydir.
           Sufilere göre, insan bu vecd hâlinde kendi vasıflarından ta-
           mamen sıyrıldığı için Allah’ın vasıflarını müşahede eder ve
           gözünde sadece o vasıflar vardır. Onun bu seviyeye ulaşma-
           sı Allah’ın kendisine bir lütfu olduğu için bu durum kalıcıdır.
           Vecd  gerek  İslam  tasavvufunda  gerekse  diğer  mistisizmde
           gaye olmaktan ziyade araç değeri taşmaktadır. Yani mistik ha-
           yatın gayesi vecd değil, vecdin götürdüğü yerdir. Bu bağlamda
   400   401   402   403   404   405   406   407   408   409   410