Page 183 - islam
P. 183
158 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
Yemen’e gönderirken “…Onlara söyle, Allah kendilerine zekâtı
farz kıldı. Bu zekât zenginlerinden alınıp fakirlerine verilir.”
(Buhârî, Zekât, 63) buyurmuştur.
Zekâtın kimlere verileceği Kur’an-ı Kerim’de şöyle sıralan-
maktadır: “Sadakalar (zekât) ancak şunlar içindir: Yoksullar,
düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri
kazanılacak olanlar, azat edilecek köleler, borçlular, Allah yo-
lunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyru-
ğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.” (Tövbe,
9/60).
Zekât, dinen zengin sayılanlara, dini bir kavram olarak usül
ve furu denilen eşlere, anneye, babaya, dede ve ninelere, ço-
cuklara ve torunlara, kişinin bakmakla yükümlü olduğu ya-
kınlarına verilemez.
Sadakadan farklı olan zekât, ödeme zamanı ve miktarı sabit
olup, ödemeyenlere karşı ceza uygulanan bir dinî yükümlü-
lüktür.
Zekât, farz bir ibadet olup, nisap ve nispetleri Hz. Peygamber
tarafından belirlenmiş ve o günden sonra hiç değiştirilme-
miştir. Mutlaka ayette belirlenen yerlere harcanmalıdır. Dev-
let kendi memurlarına zekât toplatsa bile, onu ancak koruma
amaçlı elinde bulundurur dilediği mal ve hizmetlere harca-
yamaz.
Zekât Müslümanlar için mali bir ibadettir. Tasarruflar üze-
rinden, servet ve ticari mallardan, tarım ürünlerinden, hay-
vanlardan, madenlerden vs. zekât verilir. İslam servet birik-
tirip onu atıl hâle getirilmesinden hoşlanmaz. Bundan dolayı
zekât, sermayeyi yatırım yapmaya zorlar. Hatta altın ve döviz
gibi bazı kıymetlerin, durdukları yerde değer artışı olduğu
varsayılarak, piyasaların olumsuz etkilenmemesi için zekâtı-
nın verilmesi emredilir. Fıkıhçılar, şartları oluşan malların
üzerinden bir yıl geçer geçmez zekâtının verilmesi konusun-
da görüş birliğindedir.