Page 31 - Microsoft Word - orjinal
P. 31
SUBHø RECEB MAHMESÂNÎ 31
Hadis ekolü, Sünnet’e sımsıkı sarılmak, re’y ve içtihattan kaçın-
makla úöhret bulmuútur. Bunun sebebi, Hicaz bölgesinin Sünnet’in
beúi÷i olması ve sahâbenin burada yaúamasıdır. Bu bölgenin fakihleri,
Sünnet’i di÷erlerine göre daha iyi biliyorlardı. Bunun yanında Hicaz
bölgesinin insanları, basit, hemen hemen bedevî bir yaúam sürüyorlar-
dı. Bu sebeple úer‘î nasslar ile fakihlerin icmâına dayanan fetvâlar,
ihtilâflarını çözümlemeye yeterli geliyordu. Bunun sonucu olarak,
delil getirme ve içtihat alanının geniúletilmesine ihtiyaç duyulmuyor-
du.
Irak’ta ise durum bunun tersineydi. Buranın halkı, úehir hayatının
getirdi÷i çok sayıdaki problem ve yeni olaylar ile medenî hayat konu-
sunda daha tecrübeliydi. Bu bölge fakihleri, hadis bölgesine uzak ol-
maları sebebiyle, çok az hadisi hüccet olarak kullanıyorlardı. Bunun
yanında bu uzaklık hadis rivâyetinde yalanın yayılmasını da kolaylaú-
tırıyordu. øslâm bilginleri fıkhî problemlerin ço÷unda akıl ve re’y yolu
ile hükmetmeye, kıyas ve istihsan ile içtihat etmeye yöneliyorlardı. Bu
konuda alanı geniúlettiler ve sadece farazî konulara yönelecek derece-
de ifrada kaçtılar.
øçtihat alanlarını geniúletme bakımından mezhepleri sıralayacak
olursak, Hanefî mezhebini birinci sıraya, Zâhiriyye mezhebini de karúı
tarafa koymamız, sonra da bilinen sünnî mezhepleri úöyle sıralamamız
gerekir: ùâfiî mezhebi, peúinden Mâlikî mezhebi ve sonra da Hanbelî
mezhebi. Ancak úunu da belirtmek gerekir ki, bu sıralama genel olarak
yapılmıú bir sıralamadır. Zira, buna ra÷men, bazı konularda bu tertibin
aksini veya de÷iúik bir úeklini rahatlıkla görebiliriz. Meselâ, tek bir
úâhidin kabulü konusunda Hanbelî mezhebinin, Hanefî mezhebinden
daha geniú hareket etti÷ini biliyoruz.
Ancak farklı mezhep imamları arasındaki bu ayrılık, ö÷rencileri
arasında aynı úekilde devam etmemiútir. Zira söz konusu imamlardan
birinin pek çok ö÷rencisi, baúka úehirlere gitmiú, buralarda di÷er
imamlarla ve ö÷rencileriyle irtibat kurmuúlardır. Her grup di÷er grup-
tan pek çok úey almıú, aralarında münakaúalar, diyalog ve görüú alıú-
veriúleri olmuútur. 2
2 Bkz. Ahmet Emin, Duha’l-øslâm, c. II, s.165-170.