Page 23 - Microsoft Word - orjinal
P. 23

SUBHø RECEB MAHMESÂNÎ                  23

              B. Fıkıh ølminin Tanımı
              Fıkıh sözlükte anlayıú demektir. “Kalpleri mühürlenmiútir bu yüz-
                          23
           den anlamazlar. ” âyetindeki fıkıh kelimesi bu anlamdadır. Terim
           olarak fıkıh kelimesi, úerîat ilmi için kullanılmaktadır. Bu ilmi bilenler
           de fakih olarak isimlendirilmektedir. 24
              Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’nin birinci maddesinde fıkıh;  “ilm-i
           fıkh mesâil-i  úer‘iyye-i ameliyeyi bilmektir” úeklinde tanımlanmıútır.
           Ancak fakihlerin tanımı bundan daha kapsamlıdır. Onlara göre fıkıh,
           “tafsili delillerden elde  edilen fer‘î konulardaki úer‘î hükümlerin bi-
                     25
           linmesidir.”  Bu tanım úöyle açıklanabilir:
              ølk olarak fıkıh bir ilimdir: Fıkıh bilginleri bazen ilim kelimesini,
           anlayıú ve bilme manasına kullanmıúlardır. Ancak onların fıkhı, ken-
           dine has konuları ve kâideleri bulunan bir ilim olarak ele aldıklarında
           da úüphe yoktur. Bundan da anladı÷ımız gibi, onlar fıkhı, bugün bizim
           anladı÷ımız manada ilim olarak kabul etmiúlerdir. Kabulünde bir kı-
                                                         26
           sım hukukçuların tereddütlerinin olmasına ra÷men  bu, günümüzde
                                      27
           kabul edilen görüúe uygundur.  Söz konusu tereddüt, sosyal görüúler-
           le çeúitlenen; insan hayatının tezahürleri ve çevre úartlarından etkile-
           nen bu ilmin konusundan kaynaklanmaktadır. Bu sebeplerle bazı eski
           bilginler fıkhı sanat olarak kabul etmiúlerdir. Romalı Celsus fıkhı,
           “adâlet ve nısfet sanatıdır” úeklinde tanımlamıútır. 28
              økinci olarak fıkıh,  úer‘î hükümler ilmidir: Daha önce úer‘î hük-


           23  Tevbe 9/87.
           24  øbn Nuceym, Zeynelabidin,  Bahru’r-Râik ùerhü Kenzi’d-Dekâik, Kâhire
             1334/1915, c. I, s. 3.
           25  el-Haskefî, Muhammed Alâuddin, Durrü’l-Muhtâr ùerhu Tenviri’l-Ebsâr, Kâhire,
             ts., c. I, s. 6.
           26  Bu konuda Lord Wright'ın Londra Üniversitesinde 24 Ekim 1937 tarihinde yaptı÷ı
             ve 1938 yılı Law Quarterly Review'un 187. sayfasında neúredilen konuúmasına ba-
             kınız.
           27  Bkz. Planiol, M.F.,  Traité élémentaire de droit civil, (Medenî Kanun), Paris 1905-
             1907, c. I. r. 3; Austin, John,  Jurisprudence,  Lectures on  Jurisprudence on the
             Philosophy of Positive Law, Student’s Edition, London 1920, s. 75; Keeton, G.W.,
             The Elemantary Principles of Jurisprudence (Hukukun Temel Prensipleri), London
             1930, s. 1 vd.
           28  Justinian bunu Celsus’tan, Digest adlı mecmuanın baúında úöyle nakletmiútir: Est
             autem a justitia appellatum; nam, ut eleganter  Celsus definit, jus est ars boni  et
             aequi.
   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28