Page 67 - islam
P. 67
42 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
Bunun için insanın tabiatına uygun olarak gelen İslam, bede-
nin gelişmesine, ruhun yükselmesine engel olmayacak tabii
ilgi ve arzuların hepsinden yararlanma hakkını vermektedir.
Bunlardan meşru şekillerde yararlanmayı yasak ve haram
saymamakta, eşyada asıl olanın temiz ve mubah olduğunu
vurgulamaktadır.
Kur’an-ı Kerim’e göre din ile hayat biri ötekinden ayrı iki şey
değildir. Dinin hareket alanı hayatın tamamını kuşatır. O, ön-
celikle insanın maddi ve cismani ihtiyaçları ile ilgilenir. Al-
lah insana, tabiat, hayat, dünya ve ahiret hakkında sahih ve
doğru bilgiler vererek onun içini ve dışını temizler; onu süfli
ve hayvani hayattan insani ve kutsal hayata yükseltir. Kısaca
İslam, insanın tabiatına uygun bir hareket ve hayat kaynağı-
dır. Gücünü ezelî iradeden alır ve bununla insanın tabiatını
terbiye eder, müntesiplerini harekete geçirir. Bütün esasları
hayat ile ilgilidir. Ahiretin de dünyada kazanılacağını, orada
dinî yükümlülüklerin ve insani sorumlulukların olmayacağını
hatırlatarak dünyayı önemser.
İslam inancına göre insanın gerçek bir mümin olabilmesi için
sadece Kur’an-ı Kerim’de var olan hakikatlere sağlam bir şe-
kilde inanması yeterli değildir. Ayrıca bütün malıyla ve canıy-
la İslam’ın hizmetinde olması gerekmektedir. İyi bir insan ve
iyi bir mümin olarak dinî görevlerini yerine getirmek zorun-
dadır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de insanların Allah’a iman ettik-
ten sonra ona ibadet etmeleri ve arkasından da iyilik yapma-
ları istenmektedir.
İslam’a Allah ile kul arasındaki ilişkiler kesin çizgiler ile belir-
lenmiştir. Allah’ın aşkın/yüce bir kudret olduğu, insanın ise
onun emirlerini yerine getirmekle yükümlü, ölümlü bir kul
olduğu vurgulanmıştır. İslam ile birlikte, diğer dinlerin insan-
lar için, o günün şartlarına göre önerdiği ağır şartlar hafifle-
tilmiş veya üzerlerindeki yükleri kaldırılmıştır. Dinin sevgi,
merhamet, rahmet boyutu ön plana çıkarılmış ve daha kolay
yaşanır hâle getirilmiştir.