Page 63 - islam
P. 63
38 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
Hz. Muhammed’in adını da kendi toplumlarının bilgisinden
saklamaya çalışmışlardır. Hâlbuki “Onlar, ellerindeki Tevrat’ta
ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Peygamber’e
uyarlar…” (A’râf, 7/157), “Meryem oğlu İsa da şöyle demişti:
Ey İsrailoğulları! Bilin ki benden önceki Tevrat’ı doğrulamak
ve benden sonra gelecek Ahmet isimli elçiyi müjdelemek üzere
size Allah tarafından gönderilmiş elçiyim.” (Saf, 61/6), ayetleri
Hz. Peygamber’in diğer peygamberler tarafından haber veril-
diğini, Tevrat ve İncil gibi diğer kutsal kitaplarda onun adının
yazılı olduğunu haber vermektedir. Hatta “Kendilerine kitap
verdiklerimiz onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.
Yine de içlerinden bir grup bile bile gerçeği saklıyorlar.” (Ba-
kara, 2/146) ayetinden, o toplumların, Allah tarafından gön-
derilen kutsal kitaplar ve peygamberlerin beyanlarından Hz.
Peygamber’i yakından tanıdıkları anlaşılmaktadır.
İslam, ilahî kaynaklı dinler silsilesinin en son halkasını oluş-
turmaktadır. Hatta halkalar arasında kısmen bağımsızlık
olduğu için buna halka yerine ip demek daha doğru olabi-
lir. Zira bunlar bir bütünün parçaları değil tam aksine ilahî
mesajın çeşitli zaman dilimlerinde farklı peygamberler ara-
cılığıyla insanlığa ulaşmasıdır. Her ne kadar bütün inananlar
kendi dinlerinin en son ve en mütekâmil olduğu iddiasında
bulunsalar da konuya ilahî dinler kapsamında baktığımızda
İslam, kronolojik olarak Yahudilik ve Hıristiyanlıktan sonra
gelmiştir.
Genel olarak biri diğerinin devamı niteliğinde olan veya biri
diğerinden ayrılarak yeni bir kimlik kazanan bütün dinlerin
mensupları arasında, içten içe veya aleni bir rekabet ve biri
diğerini inkâr olayı vardır. Bu durum ilahî kaynaklı dinlerin
mensupları (Yahudiler ve Hıristiyanlar) arasında daha açık
bir şekilde kendini hissettirmektedir.
Her ikisi de aynı kaynaktan gelme, aynı topluma hitap etme
ortak paydasına rağmen Yahudilik ile Hıristiyanlık arasında

