Page 368 - islam
P. 368
Allah Katındaki Din: İSLAM 343
“Sakın terk-i edepten kûy-i mahbub-i Huda’dır bu.
Nazargâh-ı ilâhi’dir, Makam-ı Mustafa’dır bu.”
(Allah’ın sevgilisinin köyünde saygısızlık etmeyiniz. Burası
Allah’ın baktığı/ilâhi hikmetlerin tecelli ettiği, Hz. Muham-
med Mustafa’nın makamıdır.) Nabi’nin Medine yolunda yol
arkadaşını uyarmaya yönelik bu sözleri, asırlardır Müslü-
manların dilinden düşmemektedir. Onun vefatından sonra
Müslümanlar ona temas edebilmek, kokusunu hissedebil-
mek ve sevgilerini en iyi şekilde ifade edebilmek için “gül” ile
onun arasında sembolik bir benzerlik oluşturmaktadır.
Hz. Muhammed demek bir anlamda sünnet demektir. Sünne-
tin yerine getirilmesi Müslümanların Hz. Peygamber’e bağlı-
lıkları açısından çok önemli olduğu kadar, Allah’ın emirleri-
nin/farzların uygulanması bakımından da bir ön hazırlık ni-
teliği taşımaktadır. Müslümanlar sünnet sayesinde nefsi zaaf-
larını kontrol altında tutarken, doğrudan Allah’ın huzurunda
bulunduklarını hatırlamakta ve dünyanın çekici etkilerinden
kurtularak ihlaslı bir şekilde kulluk görevlerini yerine getir-
mektedir. Bu haliyle sünnet farzların içerisine karışan zihni
ve kalbi meşgul eden düşüncelerden insanı kurtarmakta ve
onu manevi iklimin enginliğinde Rabbi ile baş başa bırak-
maktadır.
Kur’an-ı Kerim’de her Peygamber’in sadece kendi toplumla-
rına gönderildiği beyan edilirken, Hz. Muhammed ile alakalı
olarak onun bütün insanlığa (Sebe’, 34/28) ve âlemlere yöne-
lik (Enbiyâ, 21/107) büyük bir görev ve sorumluluğu olduğu
haber verilmektedir.
Kur’an-ı Kerim bir bütün olarak incelendiğinde; Hz. Muham-
med’in Allah’ın kulu olduğu gerçeği gözden kaçmamaktadır.
Her insanın yapması gereken dinî sorumlulukları onun da
mutlaka ve öncelikle yerine getirmesi gereken görevler ola-
rak belirtilmektedir. Hatta bu konuda bazı ilave sorumlu-
luklar da eklenmektedir. “Gecenin bir vaktinde kalkıp kendi-