Page 33 - islam
P. 33

8  Prof. Dr. Mustafa ERDEM


           ile aklın emrine girdiğinde, kendince bazı şeyleri makul gör-
           meye başlayacak ve bunları gerçek ve mutlak doğrular olarak
           değerlendirme cihetine gidecektir.

           Bazıları tarafından akıl gerçeğin bilinmesi konusunda yegâ-
           ne güç olarak kabul edilirken, bazıları tarafından iyi bir idrak
           vasıtası olarak görülmektedir. Bununla birlikte aklın, kalpte
           meydana gelen olaylara bütünüyle vâkıf olamadığı için, ru-
           hun  bütün  derinliklerine  ulaşamayacağı  ve  bundan  dolayı
           ilahî mesajı tam olarak anlamakta güçlükle karşılaşacağı be-
           lirtilmektedir. Bunun içindir ki, İslam itikadına göre din, hem
           aklî hem de naklîdir. Dinin vahye dayanması aklî ve makul ol-
           masına mâni değildir.

           Ferit Kam bu konuda şöyle demektedir:
           “Dine ait bütün mebahiste
           Cedeliyyatı eyle istihkar,
           Kalbe bak akla itibar etme,
           Çünkü aklın şiarıdır inkâr.

           Fazla izah-ı fikre ihtiyaç yok,
           Kafa inkâr eder gönül ikrar.
           Akl u insaf ile temayüz eden

           Aksi davada eylemez ısrar.”

           (Dine ait bütün konularda tartışmayı bırak. Akla itibar etmeyi
           bir kenara bırakarak kalbine bak. Çünkü inkâr aklın özellikle-
           rinden biridir. Bu konuda fazla fikrî açıklamalara gerek yok.
           Kafa inkâr, gönül tasdik eder. Akıl ve insaf ile öne çıkanlar,
           karşıt görüşte ısrarcı olmaz.)
           Yaratılıştan gelen inanma duygusu, mutlaka içi doldurulması
           gereken bir olgudur. Bundan dolayı tarihin hiçbir döneminde
           dinsiz bir insana ve topluma tesadüf edilmemiştir. Yüce Al-
           lah,  peygamberlerin  şahsında  indirdiği  vahiyler  ile  insanın
   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38