Page 28 - islam
P. 28
Allah Katındaki Din: İSLAM 3
yan diğer canlı varlıklara benzemektedir. Hâlbuki Allah, insa-
nı melekler ile diğer varlıklar arasında orta bir yerde, kendi-
ne özgü bir şekilde yarattığını vurgulamaktadır.
İnsan, henüz fiziki olarak yaratılıp sorumluluk üstlenmeden
ruh aşamasındayken, kendisine inanma duygusu verilmiş ve
kime, neye ve nasıl inanacağı öğretilmiştir. Bu husus Kur’an-ı
Kerim’de: “Rabbin âdemoğullarından-onların sırtların-
dan-zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleş-
meye şahit tutmuştu: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Elbette
öyle! Tanıklık ederiz dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde,
bizim bundan haberimiz yoktu demeyesiniz.” (A’râf, 7/172)
şeklinde açık bir şekilde belirtilmiştir. Türk-İslam kültüründe
bu aşama “elest bezmi” olarak tanımlanmıştır.
İnanma duygusu ruh ile birlikte insanın yaratılışına, kimliği-
ne yerleştirilmiştir. Nitekim Rum suresi 30/30. ayette “O hâl-
de sen hanif olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi
fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah’ın yaratmasında de-
ğişme olmaz. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu
bilmezler.” buyrularak bu duygunun yaradılışla birlikte geldi-
ği, insana ait bir özellik olduğu ve değiştirilemez bir nitelik
taşıdığı hatırlatılmıştır. Nitekim Peygamberimiz Hz. Muham-
med de bir hadisi şerifinde “Her çocuk fıtrat üzere (inanma
duygusuyla birlikte) doğar.” (Buhârî, Tefsîr, (Rûm) 2) buyura-
rak bu olguya dikkat çekmiştir.
Batılı düşünürlerden Ernest Renan, insanda din duygusu dı-
şında bulunan hey şeyin yok olabileceğini fakat din duygusu-
nun bütünüyle asla yok olamayacağını, bu durumun mater-
yalistlerin düşüncelerinin batıl olduğunun en açık delili ol-
duğunu söylemektedir. Ogüst Spatiyen ise “Niçin dindarım?”
sorusunun cevabını ararken “Ben dindarım, çünkü başka tür-
lü olmaya, yani dindar olmamaya muktedir değilim; dindar
olmak varlığım ve benliğim için zaruri ihtiyaçlardan biridir.”
diyerek bir anlamda Rum suresindeki bu ilahî bilgiyi vurgu-