Page 163 - islam
P. 163

138  Prof. Dr. Mustafa ERDEM


           rim’de on dört yerde geçen secde ayetleri okunduğu veya işi-
           tildiği zaman secde edilmesi de vacibdir.

           Sünnet ise, Hz. Peygamber’in yaptığı, yapılmasını istediği ve
           teşvik ettiği şeylerdir. Bu namazlar gerçekte onun için nafile,
           onun yaptığı dinî uygulamalar olarak Müslümanlar için sün-
           net olarak isimlendirilmektedir. İslam kültüründe sünnet na-
           mazlar, özellikle vakit namazlarının öncesinde ve sonrasında
           kılınan ve farz namazlara hazırlayıcı, onları koruyucu ibadet-
           ler olarak değerlendirilmektedir.
           Namaz, kulun Allah’a yönelmesinin ve kulluk bilincinin geliş-
           mesinin en güzel şekli olarak ifade edilir. Bir anlamda kulun
           Allah’a sığınması, O’na yalvarması, O’nunla konuşması, O’na
           yakınlaşması, O’nu müşahede etmesidir.  Bir başka ifade ile
           namaz kulun Yüce Yaratıcı ile doğrudan, teklifsiz, aracısız bu-
           luşması ve konuşmasıdır. Allah’ı hatırlamanın ve hatırda tut-
           manın en büyük vesilesidir. Nitekim Taha suresinde “…Beni

           anmak için namaz kıl.” (Tâhâ, 20/14) ayetiyle bu husus açık
           bir şekilde ifade edilmektedir.

           Namaz,  âdet  olarak  değil  adaba  uygun  nitelikte  bir  kulluk
           görevi ve emri ilahî olduğu için kılınır. Her Müslüman diğer
           ibadetlerde olduğu gibi herhangi bir karşılık beklemeksizin
           namaz ibadetini yerine getirir. Bütün Müslümanlar bunun va-
           kitlerini, rekâtlarını ve kılınış biçimlerini sorgulamak duru-
           munda olamazlar ve Allah emrettiği, Hz. Peygamber “Nama-

           zı benim kıldığım gibi kılınız.” buyurduğu için bu iki kaynağa
           duyduğu saygının gereği olarak namaz kılarlar.
           Namazın bizim bildiğimiz veya bilmediğimiz birtakım yarar-
           ları vardır. Günde beş vakit kılınan namaz, insanın yaşantısını
           düzene koyar, iradesini güçlendirir. Böylece insan günah sa-
           yılabilecek hiçbir kötülük işlemeyecek bir karaktere kavuşur.
           Cenâb-ı Hak namazın doğrudan bir gaye olmadığını, insanı
           yüce bir makama çıkaran ve oraya yükselmesine engel teşkil
   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168