Page 137 - Hz_Nuh
P. 137
136 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
Burada “Hz. Nuh zamanına kadar insanlar tevhid inancı üzere
yaşamışlar.” cümlesi üzerine bazı değerlendirmeler yapmak
mümkündür. Zira bu ifadeden o dönemde insanların yoldan
sapmadığı, günah işlemediği, bu yüzden de onlara peygam-
ber gönderilmediği anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Cenab-ı Allah kimi dilerse onu,
ne zaman dilerse o zaman, nerede dilerse orada peygamber
göndermiştir. Yüce Allah, kendisini tanıtmayı, emir ve hü-
kümlerinin insanlar tarafından yerine getirilmesini istediği
zaman peygamberler göndermiştir. Nitekim Hz. Âdem bunun
en belirgin örneğidir. O, hem ilk insan olarak yaratılmış hem
de ilk peygamber olarak görevlendirilmiştir. Bununla beraber
insanlık tarihinde Hz. Âdem ile başlayan tevhid inancı, zaman
zaman insanlar tarafından ihmal edilse, yeterince uygulama
alanına konulamasa bile Peygamber’imiz Hz. Muhammed’e
kadar bütün peygamberlerin tebliğ ettiği dinin özünü oluş-
turmuştur. Bu süreçte hak ile batılın mücadelesinde, peygam-
berler her zaman hakkın temsilcisi olarak tevhid inancının
devamlılığını sağlamaya gayret etmiştir. Bu mücadele kıya-
mete kadar devam edecek ve tevhid inancı hiçbir zaman son
bulmayacaktır. Dolayısıyla Hz. Nuh zamanından önce böyle
bir mücadelenin olmadığı kanaatinin oluşması çok doğru ol-
masa gerektir.
Konuyu daha anlaşılır hâle getirmek için, öncelikle peygam-
berler sadece günahkâr insanları hidayete erdirmek için mi
görevlendirilmiş, yoksa Cenab-ı Allah’ın her istediği zaman
ve her istediği topluma peygamber gönderdiği olmuş mudur?
sorusu üzerinde durmakta yarar bulunmaktadır. “(Resûl’üm!)
441
Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” ayeti ke-
rimesinden peygamberlerin gönderilmesindeki asıl hikmet
ve amacın, Yüce Allah’ın insanlara rahmetinin tecellisi olduğu
anlaşılmaktadır. Bu rahmetin tecellisi olarak peygamberler,
441 Enbiya, 21/107.