Page 199 - Microsoft Word - orjinal
P. 199

SUBHø RECEB MAHMESÂNÎ                199

           linde mecaz ve örfü tercih etmiúlerdir. Daha önce geçti÷i gibi, Mecelle
           ikinci görüúü benimsemiú ve bunu kural haline getirmiútir: “Âdetin
                                           80
           delâletiyle hakiki anlam terk edilir.” Bana göre bu kâide, âdetin delâ-
           letinin niyet ile desteklenmesi gerekti÷i úeklinde anlaúılmalıdır. Usul
           âlimleri bu görüúü tercih etti÷i gibi, Hindî onu ømam eú-ùâfiî’ye isnat
                  81
           etmiútir.
              D. Açık øfade ve Delâlet
              Hanefî usul âlimleri, lafızları delâleti bakımından sarih ve kinâye
           olmak üzere ikiye ayırmıúlardır. Sarih, anlamı apaçık ortaya çıkan
           demektir. Kinâye ise, kendisiyle kastedilen anlam kapalı olup, anla-
           úılması için açıklamaya ihtiyaç duyulan demektir. Bu da nassın ibare-
           sinden, iúaretinden, delâletinden veya  iktizasından istidlâl edilerek
           ortaya çıkarılır.
              Aynı úekilde sarih lafız, hâlin delâleti veya zarûretin beyanı olarak
           adlandırılan úeyin karúıtıdır. Bu da sükûttan, karîneden veya toplumda
           yaygın olan örften  anlaúılır. Mesela  mezheplerin ço÷unlu÷una göre
           teâtî usûlüyle alıúveriú câizdir. Teâtî usûlü ise, karúılıklı rızaya delâlet
           etmek üzere mal ile bedelinin fiili olarak de÷iúimiyle yapılan alıúveriú
           úeklidir; müúteri bedeli satıcıya bırakarak malı alır, satıcı susar, böyle-
           ce taraflar herhangi bir söz söylemeksizin alıúveriú gerçekleúmiú olur.
           Burada hâlin delâleti, icap ve kabulün açıkça ifade edilmesinin yerine
           geçmiútir.
              Di÷er bir örnek de,  Mecelle’de yer alan, velînin küçü÷e ticaret
           yapma izni vermesi ile ilgili hükümdür.  ølgili maddede  úöyle denil-
           mektedir: “Açıkça izin verilebilece÷i gibi, delâlet yoluyla da verilebi-
           lir. Meselâ velî, mümeyyiz olan küçü÷ü alıú-veriú yaparken gördü÷ün-
           de onu engellemeyip susarsa, ona delâlet yoluyla izin vermiú olur.” 82
              Prensip olarak sükûta itibar olunmaz. Ancak karîne-i hâlin destek-
           lemesi halinde sükût muteberdir.  Mecelle’de  úöyle denilmektedir:
           “Susan kiúiye herhangi bir söz isnat edilemez. Ancak konuúmak gere-



           80  “Âdetin delâletiyle ma’nâ-yı hakîkî terk olunur.” (md. 40).
           81  el-øsnevî, Nihâyetü’s-Sûl, c. I, s.205; es-Suyûtî, el-Eúbâh,  s. 66.
           82  Md. 971.
   194   195   196   197   198   199   200   201   202   203   204