Page 73 - islam
P. 73
48 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
nın da imanı olabilir. Zira Ehl-i Sünnet bilginlerine göre amel,
imanın parçası, rüknü ve olmazsa olmazı değildir. Bu sebeple
bütün dinî esasları kalpten benimsemiş, fakat çeşitli sebep-
lerle buyrukları yerine getirmemiş veya yasakları çiğnemiş
kimse, işlediği günahı helal saymadığı sürece mümin sayılır.
İman ile amel arasında çok sıkı ve yakın bir ilişki bulunmakta-
dır. Amel, iradeye dayalı iş, davranış ve eylem demektir. Esa-
sen tasdik ve ikrar da birer ameldir. Ancak amel deyince daha
çok kalp ve dil dışında kalan organların uygulamaları anlaşıl-
maktadır. Bu durumda iman ile amel birbirinden ayrı şeyler
olmasına, amelin imanın bir parçası olmamasına rağmen, her
ikisi arasında çok sıkı bir bağ ve ilişki bulunmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde iman ile salih amel yan yana
zikredilir, müminlerin salih amelleri işleyerek maddi manevi
gelişmeleri sağlamaları istenir. Kalpte mevcut olan iman ışığı-
nın hiç sönmeden parlaması, giderek gücünü artırması salih
amellerle mümkündür. Bunun yanında imanın olgunluğuna
erişmesi, üstün bir dereceye getirilmesi ve böyle iman sa-
hiplerinin Allah’ın vadettiği sonsuz nimetlere kavuşması için
amel gereklidir. İnsan sadece inanılması gerekli şeyleri tasdik
eder, ameli ciddiye almayarak yasakları çiğnerse dine, Allah’a
ve Peygamber’ine bağlılığı yavaş yavaş azalır ve günün birin-
de kalbindeki iman ışığı da sönüp gider.
İman ibadeti, ibadet de erdemli olmayı beraberinde getirir.
Dolayısıyla bunlar birbirlerinin ayrılmaz parçası olarak kabul
görürler. İman kişiyi ahlaki güzelliklere yönelten ve onu kö-
tülüklerden alıkoyan dinamik bir kuvvettir. İnsanlar da ahlaki
uygulamaları belli bir inanç çerçevesinde yapmaktadır.
İman, inanılması gereken hususlar (iman esasları) açısından
artmaz ve eksilmez. Herkes aynı hususlara iman etmekle yü-
kümlüdür. Bir insan inanç esaslarından herhangi birini veya
dinin farz ve haramlarından bazılarını inkâr etse iman etmiş