Page 127 - islam
P. 127
102 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
peygamber yoktur. Bana verilen de Allah Teâlâ’nın bana vah-
yettiğidir (Kur’an)…” buyurmuştur (Buhârî, İ’tisâm, 1). Pey-
gambersiz din olmadığı gibi, mucizesiz peygamber de yoktur.
Mucizeler peygamberlerin hayatında önemli bir yer tutar.
Mucizeler, peygamberlerin sağlığında toplumların bütünüyle
ilgi duyduğu ve etkilendiği alanlarda gerçekleşir. Tamamen
Allah’ın takdiri ile gerçekleştiğinden peygamberler, kendile-
ri istedikleri zaman ve şartlarda, kendilerinin istedikleri ko-
nularda mucizeler gösterme veya bir mucizeyi seçme ve de-
ğiştirme imkânına sahip değillerdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim,
peygamberlerin risaletini ispat eden ve onların başarılı olma-
larını sağlayan bütün mucizelerde, doğrudan bir insan katkı-
sını kabul etmemektedir. Bu husus; “… Allah’ın izni olmadan
hiçbir peygamber mucize getiremez...” (Ra’d, 13/38) şeklinde
gayet açık ve net bir biçimde belirtilmektedir. Aksine muci-
zeler Allah’ın yardımıyla, onun dilediği zaman ve şartlarda,
uygun görülen konu ve şekillerde peygamberler tarafından
gösterilirler. Mucizeler milletlere, kültürlere ve zamanlara
göre değişiklik arz eder.
Hz. Yusuf zamanında rüya tabiri, Hz. Musa zamanında sihir-
bazlık, Hz. İsa zamanında sağlık ve tıp, Hz. Muhammed zama-
nında hitabet ve belagat çok ileri düzeyde gelişmiş olduğu
için o zamanın peygamberleri de aynı alanlarda mucizeler
göstermişlerdir. Bu türlü mucizeler o dönemin idrakine uy-
gun olup, maksadın gerçekleşmesine katkı sağlamıştır. Böyle-
ce ilgili toplumlar mucize ile mucize olmayan arasındaki farkı
kolaylıkla görüp mucize gösterenleri peygamber olarak kabul
etmeye davet edilmiştir.
Peygamberler belirli konularda yoğunlaşmakla birlikte sa-
dece onlarla sınırlı kalmamış, pek çok konularda/alanlarda
mucizeler göstermişlerdir. Ancak her Peygamber’in mucize-
si kendi hayatı ve yaşadığı dönemin şatları ile sınırlı kalmış,
onları yalnız o dönemde yaşayanlar görmüş, vefatıyla birlikte