Page 164 - Hz_Nuh
P. 164

Hz. NUH  163



             Peygamber’imiz  (sav),  Müslüman  olduğu  için  müşriklerin
             suya batırarak işkence yapmış oldukları sahabeden Ammar
             b. Yasir’i ağlarken görmüştü. Hz. Peygamber, onun gözlerinin
             üzerine elini sürerek: “Bir daha kâfirler seni yakalayıp suya
             batırırlar ve sana ‘Şöyle, şöyle söyle.’ derler ve bu işkenceyi tek-
             rarlarsa, onların söyletmek istediklerini söyleyiver işkenceden
             kurtul.” buyurur. Yine başka bir rivayette de “Sana bunlar söy-
             lettirildiği zaman, kalbini nasıl bulmuştun? Söylemiş olduğun
             sözlerden, kalbin rahat mı idi, değil mi idi?” diye sormuş, Am-
             mar ise; “Hayır değildi.” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine:
             “Kalbi  iman  üzere  (sabit  ve  müsterih)  olduğu  hâlde  ikraha
             (baskıya)  uğratılanlar  müstesna  olmak  üzere,  kim  imandan
             sonra Allah’ı tanımaz, fakat göğsünü küfre açarsa, işte Allah’ın
             gazabı o gibilerin başındadır. Onların hakkı en büyük azap-

                                                            532
                531
             tır!”  ayeti kerimesinin nazil olduğu söylenmiştir.
             Tehdit, baskı ve şiddet uygulamaları din değiştirmek için kul-
             lanılan  metotlardandır.  Bu  metodun,  dünyanın  pek  çok  ye-
             rinde çeşitli vesilelerle uygulanmış olmasına rağmen birinci
             nesil  üzerinde  doğrudan,  etkin  ve  olumlu  etkileri  olmadığı
             bilinmektedir.  Ancak  insanlar,  ölüm  tehdidiyle  veya  dünye-
             vi  çıkar  amaçlı  olarak  kendilerine  dayatılan  dinî  inançları
             kabullenmiş görünmektedir. Bu durumda eğer insanlar kal-
             ben inanmamışlarsa dilleriyle inandık şeklinde söylemeleri,
             onların baskı karşısında münafıklık yapmalarını doğurur ki
             bu din ve toplumsal yapı bakımından, açıktan inkârdan daha
                                  533
             tehlikeli bir durumdur.  Fakat baskı ve şiddetin yoğun ola-
             rak  uygulandığı  ileriki  aşamalarda  sonradan  gelen  nesiller,
             başlangıçta sağlıklı bir dinî inanç sahibi olamadıkları ve bu-
             nunla ilgili dinî bilgi edinme imkânı bulamadıkları için mev-
             cut kültür içerisinde ister istemez yaşayan dinin etki alanına
             girmektedir.


             531   Nahl, 16/106.
             532   Köksal, İslam Tarihi, s. 1/386-388.
             533   Bakara, 2/8-16.
   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169