Page 389 - islam
P. 389
364 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
Her dinin bir mistik boyutu vardır. Tasavvuf, İslam mistisiz-
minin adıdır. Tasavvuf, dinin şekilsel boyutunun dışına çı-
karak onun deruni manasına nüfuz etmek, manevi yönünü
maddi hayatına tercih etmek, Allah ile kul arasındaki ilişkileri
O’nun istediği düzeye getirmek şeklinde değerlendirildiğin-
de, İslam ile tasavvuf özdeşleşmektedir. Nitekim Âl-i İmrân
suresi 102. ayeti kerimesi, insanların normal şartlarda kendi-
lerini Müslüman saymalarının yanıltıcı olabileceğini, gerçek
Müslüman’ın Allah’ın istediği şekilde dinî gerekleri yerine ge-
tirenler olduğunu vurgulamaktadır.
Tasavvuf ehli, dinin zahirine ilişkin (fıkıh) kuralları belirleyen
mekteplere mezhep dendiğini ve bunların dinî hayatın bir ge-
reği olduğunu söylerken; dinin batınına (iç yüzüne), ruh eği-
timine ilişkin taraflarına yorum getiren, insanın gönül dün-
yasına canlılık kazandıran usullere de tasavvuf demektedir.
Onlar her iki tarafın özünün ve kaynağının Kur’an-ı Kerim ve
Sünnet olduğunu, insanı Allah’ın rızasını kazanmaya götür-
düğünü savunur. Dolayısıyla tasavvuf ehli tasavvufun şeria-
tın dışında olmadığına, şeriatı bilmeden tasavvufun, tasavvuf
anlaşılmadan da marifet ve hakikatin anlaşılmasının müm-
kün olmayacağına inanır. Onlara göre şeriat temel, tasavvuf
binadır, şeriat beden, tasavvuf ruhtur, şeriat ağaç, tasavvuf
meyvedir. Bundan dolayı tasavvufsuz şeriat düşünülse bile,
şeriatsız tasavvufu düşünmek mümkün değildir.
Tasavvufçular bu yolun şeriat, tarikat, marifet ve hakikat
mertebeleri olduğunu söylerler. Onlara göre şeriat avam ta-
bakasının, tarikat havasın (seçkinlerin), marifetin havasın
haslarının (seçkinlerin seçkinlerinin) olup, hakikat ise tasav-
vufta en yüksek makamdır. Şeriatın emir ve yasaklarını yeri-
ne getiren kimse tasavvuf yoluna girdikten sonra dünya ile
ilişki ve meşguliyetlerini en aza indirmeye çalışır.
Tasavvuf/mistisizm içerikleri, karakterleri, kaynak ve hedef-
leri bakımından farklı olmakla birlikte bütün dinlerin ortak