Page 297 - islam
P. 297

272  Prof. Dr. Mustafa ERDEM


           rirler. Nitekim daha sonra onların her ikisi de Müslüman olur.

           İbn Hişam’ın naklettiği bir rivayete göre Hz. Muhammed, sa-
           habeden birilerinin sorusu üzerine çocukluk dönemini şöyle
           anlatır:
           “Ben büyük dedem İbrahim’in daveti ve kardeşim İsa’nın müj-
           desiyim. Annem bana gebe kaldığı zaman kendisinden, Suriye
           saraylarını aydınlatan bir nurun çıktığını görmüş. Sonra Be-
           kir oğlu Sa’d boyunda süt emdim. Bir gün çadırların arasında
           sütkardeşimle kuzu güdüyorduk. Bu sırada üzerine ak elbiseler
           giyinmiş iki adam bana geldi. Ellerinde içi kar dolu bir leğen
           vardı. Adamlar beni yatırıp karnımı yardılar. Yüreğimi çıkarıp
           onu da yardılar. İçinden kara ve pıhtılaşmış bir kan parçası çı-
           karıp attılar. Sonra o karla yüreğimi ve karnımı iyice yıkayıp
           temizlediler.”

           Peygamber’imiz (a.s.) sütannesinden ayrıldıktan sonra anne-
           si Âmine ve bakımında yardımcı olan Ümmü Eymen tarafın-
           dan büyütüldü ve terbiye edildi. Ancak o, anne şefkatinden
           uzun süre yararlanamadı. Altı yaşında iken annesi Âmine ve
           hizmetçisi  Ümmü  Eymen  ile  babasının  kabrini  ziyaret  için
           Medine’ye gittiğinde, dönüş yolunda Ebva denilen yerde an-
           nesini kaybetti. Ümmü Eymen çocuğu alarak doğrudan Mek-
           ke’ye  geldi.  Peygamber’imiz  Ümmü  Eymen  için  “Benim  an-
           nemden sonra annem sensin.” derdi.

           Annesinin vefatından sonra Hz. Muhammed’e zenci bir kadın
           köle, küçük bir koyun sürüsü ve beş devenin dışında herhan-
           gi bir miras kalmamıştır. İki yıl kadar dedesi Abdulmuttalib
           onu himayesine almış, kendisine özel bir ilgi göstermiş, daha
           çocukken onun ileride büyük bir şahsiyet olacağını sezmiştir.
           Hz. Muhammed sekiz yaşına henüz basmıştı ki bu defa dede-
           sini kaybetmiştir.
           Dedesinin ölümünden sonra amcası Ebu Talip lakabıyla ta-
           nınan Abdülmenaf onu himayesine almıştır. Kendisi fakir ve
   292   293   294   295   296   297   298   299   300   301   302