Page 317 - islam
P. 317
292 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
husustaki teklifini de kabul ittik! Bütün bunlar Allah’ın doğru
yolu bulma azmini ve hayırlı sonuçlara ulaşma umudunu ih-
san ettiği kimseler hariç, insanlar arasında hiç de hoşa gidecek
şeyler olmadığı halde, biz senin bu husustaki teklifini de dille-
rimizle ikrar, kalplerimizle tasdik etmek suretiyle kabul ettik!..”
(M. Asım Köksal, İslam Tarihi, İst. 1999, II, 268-269).
Hz. Muhammed’in peygamber olarak görevlendirildiği ilk
yıllar Kureyş kabilesi arasında Müslümanlık üzerinde fazla
durulmamış, Hz. Muhammed’in peygamberliği konusu pek
ciddiye alınmamıştır. Üç senelik bir süre içerisinde Mekke’de
gizli gizli İslamlaşma çalışmaları olmuş, Müslümanların sayı-
sı çoğalınca açıktan ilan dönemi başlamıştır.
Hz. Peygamber ilk yıllarda kabilelerin tamamına yönelik top-
tancı bir yaklaşım yerine bireylere yönelik davetlerde bulun-
muştur. Kabile baskılarının ve feodal yapının etkili olduğu bir
dönemde insanlar İslam’a girme konusunda oldukça zorlan-
mıştır. Ancak o, sabır ve gayretle davetini kabul eden bireyler
arasında yeni bir dayanışma bağı kurmuş, Allah’a iman ve Re-
sul’üne bağlılık konusunda ölümüne bir araya gelen yeni bir
topluluk meydana getirmiştir.
Hz. Peygamber’in İslam dinini insanlara tebliğle görevli ol-
duğu yavaş yavaş toplumda duyulmuş ve Mekke’de insanlar-
dan Müslüman olanların sayısı her geçen gün artmaya başla-
mıştır. “Sen, sana buyurulanı açıkça duyur, müşriklere aldırış
etme!” (Hicr, 15/94) ve “Yakın akrabanı da uyar. Sana uyan
müminlere kol kanat ger. Şayet sana karşı gelirlerse de ki, ben
sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim.” (Şuarâ, 26/214-216)
ayetleri geldikten sonra bu davetin açıktan yapılmasının is-
tendiği anlaşılmıştır. Hz. Peygamber insanları Safa Tepesi’ne
toplayarak onların putlardan yüz çevirerek Allah’a iman et-
melerini istemiş ve İslam dinini tebliğ etmiştir.
Mekke’nin ileri gelenleri, Hz. Muhammed’in bu hareketini
kendilerine açıktan bir savaş ilanı olarak kabul etmiş, kendi