Page 369 - Mustafa Baş KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
P. 369
368 KUR’AN-I KERİM’İN MADDİ VARLIĞI
i.i. İkinci olarak da Kur’an adına kendilerine “ilahi hakikat”
olarak takdim edilen verilerin gerçekten öyle olup olmadığına
karar veriyorlardı. Verecekleri bu karar ile, aynı zamanda, bu
hakikatleri getiren kişinin gerçekten peygamber olup olmadı-
ğına da karar vermiş oluyorlardı.
Dolayısıyla ilk muhataplar Kur’an üzerinde konuşurken,
Hz. Muhammed’in kişiliği, peygamberliği ve yaptığı bildirim-
leri (vahyi) birlikte değerlendirmek durumundaydılar. Aslında
bu durum ilk muhataplardan bağımsız olarak Kur’an hakkın-
da konuşmanın doğası gereğidir. Çünkü Hz. Muhammed’in
peygamberliği ile getirdiği hakikatlerin Allah katından geliyor
olmasını birbirinden ayrı düşünmek mantıken mümkün değil-
dir. 36. Yasin suresinin 2-3.ayetleri tam da bu mantıki gereklili-
ğe dikkat çeker: “Kur’an-ı Hakim’e yemin olsun ki sen, Allah’ın
491
elçilerindensin.”
Görüldüğü gibi ilk muhataplar açısından Kur’an üzerin-
de konuşmak demek, Hz. Muhammed’in peygamberliği ve ona
gelen vahiy üzerinde konuşmak demekti; bu konuşma Mushaf
üzerine konuşmak anlamına gelmiyordu. Çünkü henüz Mushaf
oluşmamıştı. Bugün önümüzde Hz. Muhammed olmadığı-
na göre elimizde Kur’an adına sadece Mushaf bulunmaktadır.
Bundan dolayı bugün Mushaf üzerinde konuşmadan Kur’an
üzerinde konuşabilmek teorik olarak mümkün olsa bile fiilen
mümkün değildir. Miladi yedinci asırda Hz. Muhammed’in şah-
sında ilahi bir vahiy tecrübesinin yaşanmış olduğunu teorik dü-
zeyde kabul eden bir kişi, bu vahyin günümüze eksiksiz bir şekil-
de intikal ettirilmiş olduğundan şüphe edip bunu kabul etmeyebi-
lir. Kur’an-ı Kerim ve Mushaf ’ın korunmuşluk düzeyi arasında
491 ( ِ مْيِّ�كُحَْلَا ِ نِٰار ُ قِْلَاوَ)(36/2) (نيِّ�لِسُرمْْلَا ن ِ مَْلَ َ كَ َ نْ ِ ا) (36/3)
َ ْ َ َ َ ْ ُ َ